Türkiye’nin her yerinde bu yıl kış mevsimi geçen yıla oranla daha hafif geçti. Özellikle deprem bölgesinde, geçici barınma alanlarında yaşayanlar bu duruma şükrediyor. Çünkü hafif geçen kış dahi bu aileler için hayli meşakkatli bir dönem oldu. Mart ayı sonu, nisan ayı başında, iletişim ekibi olarak 6 Şubat Depremlerinde en çok hasar gören illerden ikisini, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ı ziyaret ettik. Amacımız, baharla yeşeren coğrafyada geride kalan kış mevsimini, ailelerin durumunu, mevcut ihtiyaçları öğrenebilmekti.
Ziyaret ettiğimiz iki kırsal bölgenin özel bir ortak yanı var. Adıyaman’daki Yaylakonak ve Kahramanmaraş’taki Büyüknacar, her iki bölgenin de altından fay hattı geçiyor. Her iki bölge de geçen yıl depremde büyük yıkıma uğramış, merkezden uzak konumları yüzünden yardımların bölgeye erişmesi de hayli vakit almış. Yıkımın ve kayıpların bunca yoğun olduğu iki farklı yerleşim yerinde, son durumu öğrenmek için kapıları çaldığımızda sıcacık bir misafirperverlikle karşılandık. Ne mutlu ki konuştuğumuz herkes baharın taşıdığı umutla, iyi günlerin kapıda olduğuna inançla bize içini döktü. Bu iki bölgede duyduklarımızı, tanık olduklarımızı size anlatacağım. İlk durağımız Yaylakonak.
“DEPREM KARŞI DAĞI YARDI, KÖYÜ YIKTI, BİZ BURADAYIZ”
Yaylakonak beldesi, Adıyaman’ın merkeze 25 km kadar uzaktaki bir dağlık bölgesinde yer alıyor. Görkemli bir coğrafyayla karşılanıyoruz; iki dağ arasında uzanan vadide parlak bir dere akıyor. 6 mahalleden oluşan bölgedeki 400’e yakın hanenin 130’dan fazlası depremde yıkılmış. Kayıp sayısı ise 100’ün üzerinde. Bugün bölge sakinleri çevre mevkilerde kurulan irili ufaklı konteyner alanlarında barınıyor. Tütün ve hayvancılıkla geçimini sağlayan beldede deprem ekonomik yaşamı da neredeyse bitirmiş. Çok sayıda hayvan depremde telef olmuş, ahırlar yıkılmış. Maddi zorluklar nedeniyle köylü, hayatta kalan hayvanlarını da büyük oranda elden çıkarmış. Tütünde de depo alanlarının yıkılması, ailelerin kayıpların ardından çalışacak halde olmaması üretimi durma noktasına getirmiş. Depremden sonra bölgeden çok sayıda kişi kısa süreli göç etmiş, ancak yıl bitmeden geri dönmüşler.
80 yaşındaki Memduh* Amca da eşiyle birlikte depremden sonra Antep’e göçüp, kalamayıp köyüne geri dönenlerden. Yanındaki diğer köylülerle ağız birliğinde durumlarını şöyle anlatıyorlar: Deprem karşı dağı yardı, köyü yıktı, biz hala ayaktayız, buradayız. Başka memlekette tutunmaya çalışmanın kendi köyünde konteynerde yaşamaktan daha zor olduğunu belirtiyor Memduh Amca. Sonra bana doğru eğilerek, çok gizli bir bilgi verme ciddiyetiyle ekliyor: “Buradayız diyebiliyorsak sizin gibi sivil derneklerin sayesinde.” Bir insani yardım çalışanı için sanıyorum bu sözleri duymaktan daha büyük bir mükafat yoktur, elimizden geleni yapmaya devam edeceğimizi belirterek karşılık veriyorum. Memduh Amca özellikle, depremden etkilenen ailelerle yapılan ihtiyaç analizi değerlendirmelerinin ardında, kışlık ihtiyaçlar için verilen tek seferlik nakit yardımının altını çiziyor. Uluslararası insani yardım kuruluşu Diakonie Katastrophenhilfe’nin desteğiyle deprem bölgesindeki ihtiyaç sahiplerine ulaştırdığımız yaklaşık 24 bin TL’lik nakit yardımı, tam da kış mevsiminin başında birçok ailenin acil ihtiyaçlarına cevap olmuş. Memduh Amca, Aralık ayında aldıkları bu destekle hem gıda, kışlık kıyafet aldıklarını hem de sonbahar başından beri konteynerlerine kesilen elektrik faturalarının biriken borçlarını kapattığını söylüyor.
“KONUŞTUK, ERTESİ GÜN DUŞ-TUVALET GELDİ”
Yaylakonak’ın girişindeki 30 konteynerlik geçici barınma alanında, Memduh Amcanın komşuları, Zeki* (40) ve Zeynep* (30) çiftine konuk oluyoruz. 9 aylık bebekleri, 3 yaşındaki oğulları, Zeki beyin kız kardeşi ve engelli yaşlı anneleriyle, toplamda 6 kişi, tek odalı iki konteyneri birleştirerek kurdukları barınakta yaşıyorlar. Genç çift depremin ilk günlerinde çektikleri sıkıntıları anlatarak söze başlıyor. Evleri depremde yıkılmış, enkaz altından komşuları tarafından çıkarılmışlar. Sert kış koşulları ve deprem nedeniyle yollar hasara uğrayınca bölgeye yardımların erişmesinin hayli zor olduğunu ifade ediyorlar. Depremden sonraki ilk günlerde arama-kurtarma dahil her yere bölge halkı kendisi yetişmeye çalışmış. Köylüler, belediye binası ve köy okulu bahçesinde derme çatma çadırlar kurarak barınmışlar. Mayıs ayı itibariyleyse bölgeye konteynerler ulaştırılmaya başlamış. İşte bu noktada Hayata Destek Derneği ile bölge sakinlerinin yolları kesişmiş. Zeki Bey gülümseyerek şöyle ifade ediyor: “Hayata Destek ekibi bir gün geldi, bu alanda ihtiyacın ne olduğunu belirlemek için birkaç soru soracaklarını söyledi, bizimle konuştu. Biz yardım gelir mi hiç emin olmadan ihtiyacımızı söyledik, hani belki gelir diye. Bazı konteynerlerin içinde olsa da çoğu konteynerde duş-tuvaletimiz yoktu. Çok zorluk çekiyorduk. Ertesi gün bir baktık, getirip duş-tuvaleti kurdular. Çok şaşırdık, çok sevindik.” Memduh amca da ekliyor, kadın-erkek duş-tuvaletlerinin etrafının panellerle çevrilmesi, birbirinden ayrılmasının da özellikle kadınların rahat kullanımı için çok iyi olduğunu belirtiyor.
Yine stratejik partnerimiz Diakonie Katastrophenhilfe’nin uygulayıcı ortağı olarak, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen bir diğer projemiz kapsamında bölgeye ulaştırdığımız mobil duş ve tuvaletlerin burada yaşam koşullarının iyileşmesinde ne kadar etkili olduğunu Zeki ve Zeynep çiftinin anlattıklarıyla bir kez daha anlıyoruz. Bu ünitelerle birlikte teslim edilen temizlik malzemeleriyle, konteyner alanında kalanlar kendi aralarında bir plan belirleyerek ünitelerin temizlik sorumluluğunu da paylaşmışlar.
Son olarak Fahriye* (49) ve Hilmi* (41) çiftinin konteynerine konuk oluyoruz. Bir çocuk annesi Fahriye de duş-tuvalet kurulumunun her şeyden önemli olduğunu belirtiyor. Ve ekliyor: “Deprem sonrası kimsenin hiçbir şeyi yoktu, ne tabak çanak, ne kıyafet, ne çamaşır, ne de ayna, tarak. Kadınlar için dağıtılan paketlerden şampuan çıktı, tarak çıktı. Çok iyi oldu bunlar.” Geçen yıl yaz aylarında ellerine ulaşan hijyen ve kadın bakım paketlerinin, o sıcak dönemde temizlik için çok faydalı olduğunu söyleyerek bu dağıtımları mümkün kılanlara teşekkür ediyor.
Misafir olduğumuz tüm hanelerden, kendi evlerine geçtiklerinde onları tekrar ziyaret edeceğimize dair söz verdirtilerek ayrılıyoruz. Yaylakonak sakinlerinin bugün başlıca gündemi, dört duvar, bir çatı altında evlerine yeniden ne zaman kavuşabilecekleri. Hayatın gerçekten normale dönmesi, belli ki ancak o evin kapısından içeri girdiklerinde mümkün olacak.
*Bu yazıda tanıklıklarına yer verilen danışanların isimleri özlük haklarını korumak için değiştirilmiştir.
Çiğdem Güner / İletişim Yöneticisi
Adıyaman
Yazıyı okuduğunuz ve buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler. Şimdi hazır buradayken hayata destek olabilirsiniz.