“Bir kadın olarak ülkem yok. Bir kadın olarak bir ülkeye bağlı olmak istemiyorum. Bir kadın olarak benim ülkem dünyadır.”  Virginia Woolf

Dönüşüm, hep dibi gördüğümüz zamanlarda geliyor hayatımıza. Hatay’da savaşın yarattığı çöküşe, tarihin ileride kitaplarda yazmayacak kısmına şahitlik eden insanlarla birlikteyim ve o insanlardan biriyim. Dönüşüm ve değişim nasıl güçlü ve nasıl coşku dolu, bire bir şahit oluyorum!

NEDEN YAZIYORUM?
Hayata Destek etrafında toplanmış, kimi hastane başvurusu için, kimi çocuğunun okul kaydı, kimi kimlik güncellemesi ve daha nice sorunlara çözüm aramak için ama en temelde hakkını aramaya gelmiş kadınların her gün onlarcası ile tanış oluyoruz. Taciz ve tecavüzün içinde yaşayan, aile işi ve dışı şiddete maruz kalan, erken evlendirilen, istemeden evlendirilen, okula gönderilmeyen, yereldeki kadınlar kocasını çalacağına inandığı için ön yargı ve nefretle bakılan, çalışamayan ve özgür olamayan kadınların, cinsiyetlerinin yanı sıra mülteci olmalarıyla dezavantajları katlanmış kadınların hayatlarına dokunuyoruz.

Her gün ön yargılarla mücadele ediyoruz onlarla birlikte. Kadınların nasıl yeni dünyalar yarattığını, her seferinde yeniden ve pes etmeden yaşam doğurduklarını görüyoruz. Bir anda dilsiz, yurtsuz, evsiz ve yalnız kalan hayatlardan; çoklu dezavantajlı durumlarının kat be kat arttığı ve her şeye en baştan tekrar başlamak zorunda kalan mülteci kadınların hayatlarından aldığım umutla yazıyorum bu yazıyı. Bilmediğimizden korktuğumuz ve bilmeyip duyduklarımıza inandığımız dünyada, size bu dramatik örgünün içindeki dayanışmanın ve hayat coşkusunun örneklerini anlatacağım.

BİZİM ORTAK DERDİMİZ
Yedi yıldır Hatay sahasında faaliyet gösteren Hayata Destek, mülteci kadınları sahip oldukları medeni haklar konusunda bilinçlendirmek, meslek edindirmek, eğitim haklarından faydalanmaları ve toplumsal cinsiyet şiddetine karşı mücadele etmeleri için güçlendirmeye çalışıyor. Bu kapsamda yürütülen her bir projenin paydaşı olan mülteci kadınların, projelerin ruhunu var eden güçlü hikayeleri var. Ve bu hikayeler şunda birleşiyor: Kadınlar olarak ama aslında tüm insanlık olarak ihtiyaç duyduğumuz en temel şey, hayatımızda destek görmek ve yalnız olmadığımızı hissetmek.

HALİME YENİDEN DİKİŞ TUTTURDU
Halime, Hayata Destek’ten ilk olarak, mesleğini icra edebilmek için destek almaya geldi. Suriye’deyken terziymiş, emek emek önce borçla almış ilk dikiş makinesini. Sonra her ay peyderpey ödemiş borcunu. Bu esnada geliştirmiş kendisini, tasarımlar yapmaya başlamış. İşler biraz yoluna girince, üç beş kadın arkadaşını da yanına alarak işleri büyütmüş. O kadar ki kendisine ev alabilmiş ama evi hiçbir zaman kendisinin olmamış. Evin tapusunu kocası kendi üzerine geçirmiş ve kısa bir zaman sonra da savaş çıkmış. Mülteci olarak Hatay’a geldiğinde de mesleğini icra edebileceği hiçbir malzemeye sahip değilmiş. Ne mutlu ki, Hayata Destek olarak geçim kaynakları destekleme projeleri yürüttüğümüzü duymuş. Onunla dikiş nakış kursuna kayıt olduğunda tanıştık. Mesleki eğitim kursunda hem katılımcı hem de geçmiş deneyimleri sayesinde hocamızın asistanı oldu. Kurs bitince sertifikasını alarak, derneğimizin bağışladığı dikiş makinesiyle çocuklarının bakımını ve tüm geçimini evde terzilik yaparak sağlamaya başladı.

Halime’nin hikayesi böyle de bitmedi. Daha sonra da Hayata Destek’in UN Women ile yürüttüğü akran eğitim metodunu baz alan projesine katılarak, medeni haklar, toplumsal cinsiyet alanında eğitim aldı ve çevresindeki eş, dost, akraba kadınlara bu konularda bilgilendirme oturumları düzenlemeye başladı. 6 ay süren projenin ardından bu projede gönüllü olma arzusunu, “İsteğim kadınların fikirlerini özgürce ifade etmesi ve kendilerini yalnız hissetmemeleri, güçlü hissetmeleridir,” diyerek ifade ediyor.

EDİBE KADIN ARKADAŞLARA İLHAM OLDU
Yine başka bir mesleki atölye, ‘tutkallı hamur çiçeği yapma kursu’nun sonunda kadın istihdamına dair saha araştırmamızda, Hatay’da kendi imkanlarıyla el işi ürünlerini satan girişimci bir mülteci kadına denk geldik. Edibe’nin girişimcilik hikayesi ilham vericiydi ve biz de onu dernekte mesleki eğitim kursuna devam eden kadınlara biraraya getirdik. Edibe, dükkanı nasıl açtığını, işleri nasıl yürüttüğünü, kısacası bir mülteci ve girişimci kadın olarak tüm yaşadıklarını kursiyerlere anlattı. Oradan bizim bile hayal edemeyeceğimiz bir dayanışma çıktı. Kurs süresince el işi üretmiş kadınlar, Edibe’nin dükkan kirasını ödemekte zorlandığını öğrenince emeklerini ve ürünlerini satışa çıkardılar. Böylece dükkanın bir aylık kirası ödenmiş oldu. Ayrıca kurs katılımcılarından birkaçı dükkan müşterilerinden sipariş alıp, ürünlerini orada satmaya başladılar.

NUR ÖĞRENDİKLERİNİ PAYLAŞARAK IŞIK SAÇIYOR
Yine UN Women ile birlikte yürütülen mülteci kadınların adalet hizmetlerine erişmede farkındalıklarının artırılması projesinde gönüllü olarak yer almış mülteci kadınlardan biri, Nur, özel okulda idarecilik yapıyordu. Proje kapsamında medeni haklar ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik aldığı eğitimlerde, kadınların güçlendirilmesi konusunda sahada etkin rol aldı. Ancak en büyük farkındalığı her zamanki gibi kendisi yaşadı ve kendindeki dönüşümü çok kez dile getirdi. Erken evlilik sorunu ile fazlaca karşılaşmasına rağmen buna dair bilgi yetersizliği nedeniyle bir şey yapamadığını, projede edindiği bilgilerle birlikte, okulundaki pek çok evlenmek üzere olan genç kıza bu anlamda bilgilendirme oturumları düzenlediğini biliyoruz.

HAVVA HAYATIN TADINA VARMAMIZI SAĞLIYOR
Başka bir mülteci kadın olan Havva ve kocasıysa, pastacılık yaparak geçindikleri Suriye’den Hatay’a göç ettikten sonra birlikte işsiz kalmışlardı. Havva, açtığımız pasta yapımı kursuna kursa kaydoldu ve sertifikasını aldı. Böylelikle karı-koca birlikte tekrar küçük bir dükkanda pasta yapmaya başladılar ve geçimlerini sağlamaya başladılar.

MUHTEREM TEYZE İÇİMİZİ ISITIYOR
Hatay’ın köylerinden birinde bin bir zorlukla açılan kurslardan bir diğeri ise yorgan yapımı kursu oldu. Bu kursun katılımcılarından biri 80 yaşında, oğlunu savaşta kaybetmiş, hasta gelini ve torunlarıyla göç etmek zorunda kalmış bir kadındı. İsmini layığıyla taşıyan Muhterem teyze, gelini çalışamadığı için, evin geçimini sağlamak üzere yorgan yapımı kursuna katılmış ve sertifikasını alarak, hem kendi köyünün hem civar köylerin yorgan yapımlarını yaparak geçimini sağlamaya başladı.

Halime, Edibe, Nur, Havva ya da Muhterem gibi, Suriye’de avukat, doktor, öğretmen olan, göç ettikten sonra hayatına sıfırdan başlamak zorunda kalan pek çok kadınla tanıştım. Dayanışma, eğitim hakları üzerine dernekler açan, kadın komiteleri kuran ve her alanda birbirini desteklemeye hazır olan kadınların sağladıkları dönüşüm ve değişimi gözlerimle gördüm.

Ve sadece Hayata Destek olarak dokunduğumuz mülteci kadınların değil, dernek çalışanı olan biz kadınların da bu alanda çalışırken eşit haklar mücadelesindeki farkındalığımız günden güne artıyor ve kadınlar olarak sorunlarımızın ve mücadelemizin ortaklığı, kişisel yaşamlarımızdaki dönüşüm tohumlarını suluyor. Özgürlük alanlarımızdaki sınırları ortadan kaldırmak ve haklarımıza erişim yollarında mücade etmek için giderek daha da istekli oluyoruz.

FARKLI DEĞİLİZ
Tüm bu hikayeler, sıralamakla bitmez ama bu birkaç tanesi bile bize en çok da kadınlar olarak eşit haklar mücadelimizde yediden yetmişe, coğrafya, zaman, mekan farketmeksizin ne kadar aynı yerde olduğumuzu gösteriyor. 2019’daki mülteci olduğu ve üstelik kadın olduğu için ayrıca ön yargıya maruz kalan, iş yaşamında eşit haklar için gücünü göstermek durumunda kalan, eğitim hakkına sahip çıkan, şiddeti ortadan kaldırmak için mücadele eden Türkiyeli ve Suriyeli kadınlarla; 8 Mart 1857’de daha iyi çalışma koşulları için grev  yaparak mücadele veren ve ölüme giden kadınlar arasında pek bir fark yok.

Kadınlar olarak meşakkatli yollardan yürümeyi, emek vermeyi, yaşam yeşertmeyi ve omuz omuza dayanışmayı birbirimizden öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Virginia Woolf’un da söylediği gibi bu alanda verilen bütün mücadelelerin ortaklığı bir kadının ülkesinin dünya olduğunu hatırlatır hep bana. O yüzden her 8 Mart’ta birbirimizin gücünü hissetmek, mücadelimize şahit olmak ve omuz omuza birbirimize destek vermek için bir araya gelmeyi önemsiyoruz. Bugün bize lütuf olarak bahşedilmiş ve birilerinin bizi kutlamasını beklediğimiz bir gün değil, farklı coğrafyalarda farklı gerçekliklerle yaşarken dahi mücadelesi ortaklaşan kadınlar olarak özgürlük ve eşit haklar talebimizi daha çok duyurmak istediğimiz, dayanıştığımız bir gün.

SELAM VE SEVGİLERİMLE
Eşit haklar mücadelesi zorlu bir yol olmakla birlikte, umut dolu bir yol. Bu alanda çalışırken, bütün zorluklara rağmen her gün yeni bir yaşam doğurur gibi hayata tutunan, her şekilde üreten ve toplumsal barışa dair inancımı artıran, umuduma nefes ve hayatıma ilham olan tüm mülteci kadınlara selam olsun!

Hayata ve birbirimize destek olarak, barışı biz kadınlar getireceğiz.

Yazı: Kevser Pehlivan, Hayata Destek Hatay Proje Yöneticisi
Fotoğraf: Kerem Yücel

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left