Diakonie Katastrophenhilfe’nin uygulayıcı partneri olarak, Avrupa Birliği’nin Sivil Koruma ve İnsani Yardım Genel Müdürlüğü finansmanıyla Mardin Hayata Destek Noktası’nda yürüttüğümüz faaliyetler kapsamında hizmetlere erişimde oluşan ‘boşlukları’ doldurmak ve toplumun dışına itilen ya da risk altındaki mültecilerin temel hak ve hizmetlerine erişimini sağlamak için çalışıyoruz. Mardin’de bu yıl topluluk içinden gönüllülerin aktif rol aldığı bir faaliyet dönemi sürdürüyoruz. Gönüllü ekibimiz sayesinde farkındalık artırmak, bilgilendirme yapmak için yürüttüğümüz toplantılar çok daha verimli geçiyor. Aynı dili konuşan, benzer somut gerçekliklerle yüz yüze gelmiş, birbirlerini tanıyan kişilerin kurdukları iletişim daha güçlü, daha sağlıklı şekilde çözümlerin bulunabilmesini mümkün kılıyor. Özellikle mahalle toplantılarımızda katılımcı sayısının artması ve kişilerin ihtiyaçlarını daha kolaylıkla bize ulaştırabilmesi, gönüllülerimize duyduğumuz güveni haklı çıkarıyor.

Şubat ayında Mardin sahasını ziyaret ettiğimde ne mutlu ki işte bu gönüllüler ekibiyle tanışma şansını da yakaladım. İşini sahiplenmiş, neden orada bulunduğunun çok ayırdında olan gönüllülerimizden biri de Cihan Fettah’tı. Cihan’ın da izniyle zorlu ancak umutlu hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Cihan güleçliği, enerjisiyle hemen dikkat çekiyordu. Tanıştığımız an itibariyle gösterdiği kaygısız samimiyetten etkilendim önce. Korkmuyordu Cihan. Gözlerini kaçırmıyordu. Aynı dili konuşamıyorduk ancak ikimiz de sohbet etmeye hayli hevesliydik. Gönüllü ekibimizin takım lideri Selma, aramızda köprü oldu. Başladık sohbete. Ve hikayesine ortak olduğumda anladım ki, Cihan tam da bu güleçliği ve coşkusuyla varmış bu günlerine. Tam da bu özelliklerinden ötürü kendisi ve hikayesi umut, ilham, güç verici.

Beş çocuk annesi Cihan. Henüz 35 yaşında. Çok erken yaşta, 15’inde evlendirilmiş. Bir yıl sonra da ilk çocuğunu, kızı Ceylan’ı kucaklamış. Ama okumaktan vazgeçmemiş. Eğitimine devam etmiş ve liseden mezun olmuş. Ardından gerekli sertifikaları alarak okul öncesi eğitim seviyesinde öğretmen olarak çalışmaya başlamış. Bu sırada eşiyle Kamışlı’dan Şam’a taşınmışlar. Nakliyecilik yapan eşinin de işleri yolundaymış. Beş yıl boyunca karı-koca çalışarak rahat bir düzen kurmuşlar. “Havuzlu bir sitede daire kiraladık, arabamız vardı, çocuklar okula gidiyordu, durumumuz gayet iyiydi” diyor o günleri anlatırken. Ta ki savaş kapıya dayanana kadar…

Bir sabah kapı sesiyle uyandık. Kapıyı açtık, yaşlı bir adam karşımızda ağlıyordu. ‘’Evimize bomba düştü ve çocuklarım enkaz altında kaldı’’ diyordu.

Şam’ın çevresi şiddetli çatışmalar ve bombardımanlarla sarsılırken evlerine sığınanlarla bir süre daha dayanmaya çalışmışlar. Evleri yıkılan iki aileyle beraber kalıyorlarmış. Ancak şiddet azalmamış, aksine gün geçtikçe artmış. Şam’dan ayrılmaya karar vermişler. Önce Kamışlı’ya dönmüşler ama savaşın geride kalmadığı, gittikleri her yeri ele geçirdiği ortadaymış. Türkiye’ye geçmeyi planlamaya başlamışlar. Önce eşi pasaportuyla geçmiş sınırı, bir ay kadar sonra da Cihan ve çocuklar kaçak yollarla.

Yolculuk, yeni bir ev kurma, yeni bir hayata alışma, çocukların hali, yoksunluk… Zorlu bir hikaye dinliyordum, evet. Anlatırken yüzü zaman zaman gölgeleniyordu Cihan’ın. Yine de her soluklanma arasında bulutları dağıtıp bir tebessüm sıkıştırıyordu araya. Bense notlar alıyor,  dinliyordum daha önce birçok mülteci kadından dinlediğim hikayenin bir benzerini; alışamayarak, savaşın yıkıcılığı ve anlamsızlığına yeniden, yeniden öfkelenerek…

Kamışlı’dayken göğsümde bir kitle olduğunu fark etmiştim. Türkiye’ye gelmeye çalışıyorduk, önemsemedim. Daha büyük sorunlar vardı. Türkiye’ye geldikten sonra bu ur büyümeye başladı. Meğer meme kanseriymişim.

Cihan, çok sıradan bir bilgiyi paylaşırcasına hastalığından bahsetmeye başlayınca silkelendim. Karşımda, anlattığı tüm o zorluklar yetmezmiş gibi, bir de kanseri yenmiş bir kadın duruyordu. Onu böyle sağlıklı tanımış olduğum için duyduğum mutluluğu dile getirdim. Gülümseyerek cevap verdi.

Güçlü olmalıydım, çocuklarım için ayakta kalmalıydım. Ama bu her zaman kolay olmuyor. İki buçuk yıl hastalıkla mücadele ettim ve sonunda iyileştim.

Göğsündeki kitleyi ilk fark edişinden üç yıl sonra acilen ameliyata alınmış. Kitle göğsünden temizlenmiş. Kanser hücrelerinin tamamen yok edilmesi için ışın tedavisi ve kemoterapilere başlanmış. Cihan’ın Hayata Destek ile tanışıklığı da işte bu tedavi sürecinde başlamış. Hastalığının ciddiyetini fark ettiğinde yakın zamanda yaşadığı her şeyin yükü üzerine çökmüş; içine kapandığı ağır bir depresyon sürecine girmiş. Yakınlarının ısrarlı yönlendirmesiyle sonunda psikolojik destek için Hayata Destek’e başvurmuş, seanslara başlamış. Tedavi sürecinde de dernek çalışanlarının yönlendirme desteğini almış. Sağlığı iyiye gitmeye başlayınca Türkçe dil kurslarına kaydolmuş. Daha fazla dışarı çıkmaya başlamış. Dernekte bir sosyal çevre edinmiş. Kendini ifade edeceği ortamlar kazanmış. Özgüveni tazelenmiş. Gönüllü ekibine katılmış.

Gönüllü çalışmalarına özellikle hasta kadınlara ulaşmak için başladım. Bu kadınlara destek olmak istedim, moral olmak istedim, yol göstermek istedim.

Cihan’ın hikayesi aslında motivasyonunun nasıl bu yönde şekillendiğini anlatıyor. O, savaş ilk başladığında; Türkiye’ye gelirken, çocuklarına destek olurken, hastalıkla mücadele ederken yani her zorlu dönemeçte, dayanışmanın, yardımlaşmanın, yanındakinin desteğinin ne kadar kıymetli olduğunu tekrar tekrar öğrenmiş. Şimdi kendisi bu öğrendiklerinden yola çıkarak birçok başka kadının destekçisi. Haklarından haberdar olmayan mültecilere, özellikle de kadınlara yönelik bilgilendirme oturumları düzenliyor. Onlara ulaştıkça kendini daha mutlu,  daha işe yarar hissettiğini vurguluyor. Sadece Hayata Destek gönüllüsü olarak da değil... Sosyal medya üzerinden, kurucuları arasında yer aldığı bir grup vasıtasıyla da Arapça konuşulan geniş bir coğrafyadaki 250 kanser hastası kadına ulaşıyor.

Bizler kanserden daha güçlüyüz, bu hastalığın bizleri yenmesine izin vermiyoruz. Birbirimizi destekliyoruz, farklı konularda birbirimizi bilgilendirip yardımcı oluyoruz. Diğer kadınların umutlarını yitirmelerini, kendilerinden vazgeçmelerini istemiyorum.

Cihan yeni bir hayatı kurmayı tüm zorluklara rağmen başarmış, artık kendisi evinde hissettiğini rahatlıkla söyleyebiliyor. Çocuklarının da burada kendilerini ait hissettikleri hayatları kurabilmesi en büyük dileği. Kendisi için çizdiği yolda bilgisini, enerjisini, motivasyonunu paylaşarak kalabalıklaşmak, dayanışmayı büyütmek ve gülümsemeye devam etmekte kararlı. Son sözleriyle de bu kararlılığı bana samimiyetle hissettiriyor.

Bir savaştan çıktık ama hala ayaktayız ve yaşamak zorundayız. Mültecilik benden bir şey eksiltmedi, bana daha büyük amaçlar kazandırdı. Burada olmak benim için dünyanın sonu değil, yeni bir başlangıç. Güçlendim, daha da güçleneceğim.

Çiğdem Usta Güner
Hayata Destek Kurumsal İletişim Uzmanı

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left