Geçim kaynağına erişim ve ekonomik özgürlük, tüm kadınların; özellikle de mülteciler gibi kırılgan gruplara mensup kadınların özgürleşmesi için hayati önemde. Peki geçim kaynağına erişim, toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadelede nasıl bir yer tutuyor? Diyarbakır ekibimizden Ebru Demir, sahadaki gözlemlerini, mevzuat temelinde inceliyor.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin ortaya çıkma sebeplerinden biri ve şiddetin kendini yeniden üretmesinin ana kaynağı güç dengesizliğidir. Bu güç dengesizliği de kendini en fazla ekonomik alanda var eder. Savaş ve aile içi şiddet[1] ile karşılaşmış ve hayatta kalmayı başarmış mülteci kadınlar için ekonomik alan hem ekonomik şiddeti besler hem de destek arayanların destek ve iyileşme sürecini etkiler. Saha deneyimlerimizden biliyoruz ki, ekonomik şiddet ya da ekonomik bağımlılık, kadının şiddet ortamından çıkamamasının temel sebeplerinden biri. Dolayısıyla, sahada yaşamlarına tanıklık ettiğimiz ve destek olmaya çalıştığımız kadınların en önemli ihtiyaçlarından birinin geçim kaynağına erişim olduğunun altını kalınca çizmek gerekiyor.

DESTEĞİN KRİTERLERİ

Biz Hayata Destek Derneği olarak, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılmış kadınlara destek olurken sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve avukatlar olarak, disiplinler arası bir çalışma yürütüyoruz. Toplumsal cinsiyet çalışmaları literatüründe önerildiği üzere, şiddetten hayatta kalan[2] ve destek talep eden kadınlarla ilk iletişimi bir kadın çalışanın kurmasına özen gösteriyoruz. Hayata Destek Diyarbakır ekibi olarak bize, ağırlıklı olarak aile içi şiddet sonrası hayatta kalan mülteci kadınlar başvuruyor. Bu kadınlara destek olurken, hayatta kalan odaklı yaklaşımla; kişinin hakları, istekleri ve ihtiyaçları kapsamında destek oluyoruz.  Ancak bütüncül bir yaklaşımla güçlenme ve güçlendirme çalışması yürütürken çoğu kez tanık oluyoruz ki, kadının güçlenmesini olumsuz anlamda en çok etkileyen şey, ihtiyaç duyduğu geçim kaynağına erişememesi. Öte yandan, bazı nakdi destekler için öne sürülen kriterler, yeni şiddet türlerine kapı açma ya da var olan şiddeti artırma riski taşıyor. Örneğin, çok iyi niyetlerle kurgulanan sosyal uyum desteği[3] sistemine bir de toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle yakından bakıldığında, söz konusu şiddet riskine kapı açabilecek sorunlarla karşılaşabiliriz. Düzenli nakdi yardım, yoksulluk sınırının altında yaşayan mülteciler için önemli bir destek olabilir; fakat desteğin kriterleri arasında hanede çocuk sayısının yer almasının[4], sayısının birçok kadını doğum yapmaya zorladığını ve evlilik içi cinsel şiddete neden olduğunu, danışanlarımız olan kadınların hikâyelerinden biliyoruz.

ŞİDDET SARMALI

Geçim kaynağına erişimin olmamasının bir mülteci kadın için ne anlama geldiğini, aile içi şiddet sebebiyle boşanma kararı alan bir mülteci kadının yaşadıklarıyla ele alalım. Bu kararı verdiğinde karşısına çıkan başlıca sorunlardan biri, barolardan ücretsiz avukat desteği alsa bile ödemesi gereken vekâlet ücreti olacak. Ardından eğer mahkeme adli yardım başvurusunu reddederse dosya masrafını ödemesi gerekecek. Üstelik mülteci bir kadın için bu masraflara tercüman ücretinin de eklenmesi gerektiğini akılda tutmalıyız. Biz Hayata Destek olarak, yürüttüğümüz projeler kapsamında, vekâlet ücreti ve dosya masrafları sorununu bütün kısıtlılığımıza rağmen çözmeye çalışıyoruz; fakat eğer hayatta kalan mülteci bir kadının düzenli bir geçim kaynağı yoksa, yukarıda örneğini verdiğim boşanma konusundaki maddi imkansızlıklardan başlayarak kirasını ödeyemediği için evden tahliye edilme riski, temel ihtiyaçlara dahi erişimdeki güçlük gibi sorunlarla karşılaşması ve şiddet ortamına yeniden dönmek zorunda kalması maalesef kaçınılmaz hale gelebiliyor.

HUKUKİ KAYNAKLARI KULLANMAK

Geçim kaynaklarına erişiminin güçlendirici ve iyileştirici etkisini göz önünde bulundurarak, hayatta kalan kadınlara destek çemberini büyütmek ve aslında mülteci kadınlar özelinde daha çok savunuculuk yapabilmek için yüzümüzü dönebileceğimiz bir yasal mevzuat var: 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun. Yasaya genel hatlarıyla bakalım:

  • Kanunun 3. maddesi, hayatta kalan için ‘şiddet mağduru’ ifadesini kullanıyor ve bu kişiyi “mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde uyruğuna bakılmaksızın, kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalan ya da kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişi” olarak tanımlıyor.
  • maddede mülkî amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları kapsamında ‘diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılması’ndan bahsediliyor.
  • maddede şiddet uygulayan failin aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan kişi olması durumunda, hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları kapsamında ’tedbir nafakası’na dikkat çekiliyor. Bu maddeden hareketle, özellikle cinsiyet temelli şiddete ve ayrımcılığa maruz bırakılan mülteci kadınlara sivil toplum kuruluşları olarak destek olurken hukuki temelde kullanabileceğimiz bütün kaynakları göz önünde bulundurmak önem kazanıyor.

Bir yandan hayatta kalanların insan onuruna yakışır, güvenceli bir iş bulması için gerekli yöntemleri yaratmanın çabasını vermek; bir yandan da kadınların hakları kapsamında başvurabileceği mekanizmaların neler olduğu bilgisini daha fazla yaygınlaştırmak; bu mekanizmaların işlemesi için daha çok savunuculuk yapmak, iş birlikleri kurmak gerekiyor.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarında sorununun ekonomik boyutunun kalıcı çözümü için, geçici nakdi yardımlarla birlikte, desteğe ihtiyaç duyan mülteci kadınların iş bulma süreçleri desteklenmeli. Unutmamalıyız ki kadına yönelik şiddet hayatın her alanından beslenen ve tüm bu alanları zehirleyen evrensel bir sorun. Bu yüzden, bütüncül soruna bütüncül bir yaklaşım sergilemek, şiddetin önlenmesi konusunda kamu kurumları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının ortaklaşa hareket etmesi, ayrıca kamuoyu nezdinde bu soruna dair hak temelli savunuculuk elzem.

Ebru Demir
Hayata Destek Sosyal Hizmet Uzmanı / Diyarbakır

Editör: Gözde Kazaz
Hayata Destek İletişim Sorumlusu

[1] Aile içi şiddetten bahsederken, eş şiddetini özellikle vurgulamak gerekiyor. Zira sahada takip ettiğim, toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarının yetişkin öznelerinin tamamı, failin eş olduğu şiddet sonrasında destek talep eden kadınlardan oluşuyor.

[2] Hayatta kalan, hayatının bir döneminde şiddetin herhangi bir biçimine maruz bırakılmış̧ olan kişileri tanımlamak için, daha çok psikolojik ve sosyal destek sektörlerinde kullanılan bir terimdir. İngilizce 'survivor' kelimesinden çevrilen terim, bu yazıda dayanıklılığı ifade ettiği savıyla, şiddete maruz bırakılmış kadınları tanımlamak için kullanılmıştır.

[3] Sosyal Uyum Yardımı, kısa adıyla SUY, Türkiye’de kamp dışında yaşayan, uluslararası koruma ya da geçici koruma altında olan bireylere Avrupa Birliği finansmanıyla verilen aylık nakit desteği.

[4] SUY kapsamında destek alabilmek için iki ebeveynli bir ailede en az 3 çocuğun olması gerekiyor. Öte yandan, SUY kişi başına verilen bir destek olduğu için evdeki çocuk sayısı arttıkça desteğin miktarı da aynı oranda artıyor.

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left