Fotoğrafçı/Photographer: Kerem Yücel
Halep’ten Abu Abdullah* iki aydır üç çocuğu, karısı ve annesiyle birlikte Hatay’da yaşıyor. Evleri bombalandıktan sonra her şeylerini geride bırakıp Suriye’yi terk etmek zorunda kaldılar. Sonunda, binlerce Suriyeli aile gibi Türkiye’de bir köy evine yerleştiler. Hiçbir karşılık beklemeden köy sakinleri tarafından sağlanan evde yaşamaya başladılar, içindeki kanepe, iki yatak ve birkaç battaniyenin eskimişliğine aldırış etmeden. Havalar iyice soğuyor. Kötü izolasyon ve ısıtıcı eksikliği sebebiyle tüm aile grip olmuş.
 
Abu Abdullah∗ from Aleppo has been living in Hatay with his mother, wife, and three children for two months now.  When their house was bombarded, they had to flee Syria, leaving everything behind.  Like thousands of other Syrian families, they settled in a village house in Turkey.  The villagers had provided them a place to live free of charge, and they began to live there without paying attention to how outworn the couch, the two beds, and the few blankets were.  Summer ended quickly and the winter came.  Because insulation was poor and there was no heating, all the members of the family caught the flu.  
Faydalanıcıların belirlenmesi için yaptığımız ziyaretler sırasında Abu Abdullah’la ilk kez karşılaştığımızda, hikayesini anlatırken gözyaşlarını tutamıyor. Abu Abdullah makine mühendisi olmasının yanı sıra, İngilizce, Fransızca, Rusça, Arapça ve Kürtçe olmak üzere beş dil biliyor. “Çocuklarıma ilaç, çorap ve ayakkabı almak için paraya ihtiyacım var ve mevsimlik işçi olarak bile iş bulamıyorum. Şehir merkezindeki eczaneye gidecek param bile yok” diyor. Belli ki, Abdullah’ın psikolojisi çocuklarını da etkiliyor. Bir yaşındaki kızı, babası bizimle gözyaşları içinde konuşurken babasının elini hiç bırakmıyor.
We met Abu Abdullah for the first time during one of our visits to identify beneficiaries, and he burst into tears while telling his story.  He is a mechanical engineer and speaks five languages: English, French, Russian, Arabic, and Kurdish.  He said: “I need money to buy medicine, shoes, and socks for my children, but I can’t find a job even as a seasonal worker.  I don’t have the money to go to the pharmacy in the city center.”
Obviously, his emotional state had a negative impact on his children too.  His two-year-old daughter kept holding his hand as he spoke.  
Dağıtımından iki hafta sonra, Abu Abdullah’ın evini tekrar ziyaret ediyoruz. Kış koşulları daha da ağırlaştığından, henüz gripten kurtulamamışlar ve tahmini olarak yalnızca 10 gün kalan yemek stoğundan dolayı endişelenmeye başladığını görüyoruz. Abu Abdullah dağıtımdan dolayı minnettar olsa da şöyle söylüyor; “İnsanların yardımına bel bağlamak istemiyorum, kendi paramı kazandığım günlere geri dönmek istiyorum. Ailemle ilgilenebilecek kapasiteye sahibim ama şu anda şehir merkezine gidecek kadar param bile yok.”
We visited Abu Abdullah’s home once more, two weeks after the distribution of aid packages. Since the winter conditions had worsened, they had not recovered from the flu.  We observed that he was worried about their food stock, enough for only 10 more days.  Even though he was grateful for the aid, he said: “I don’t want to depend on others’ assistance and pity.  I want to return to the days when I earned my living.  I have the skills to do that, but now I don’t even have enough money to go to the city center.”   

* Kişilik haklarını korumak için faydalanıcının ismi Abu Abdullah olarak değiştirilmiştir.
* The name of the beneficiary is changed in order to protect his personal rights.
 
Kategoriler: Göç, Hikaye
Etiketler: Mülteci Hakları

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left