Türkiye’de yaşayan 25,5 milyon çocuk, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bu sene COVID-19 salgını nedeniyle olağanüstü koşullarda kutluyor. Bu 23 Nisan, tüm çocuklar için temel hak ve özgürlüklerin tesisini yeniden ele almayı gerektiriyor.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bu yıl salgın tehdidinin gölgesinde, karantinada karşılıyoruz. Çocuklarımız bugünleri, tıpkı dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan akranları gibi arkadaşlarından, öğretmenlerinden ve akrabalarından fiziksel olarak uzakta, sokakta koşup oynayamadan, uzaktan eğitim aracılığıyla derslerini takip etme çabasında, hepimiz gibi sağlıklı günlerin gelmesini bekleyerek geçiriyor. Bu 23 Nisan, yaşam hakkı başta olmak üzere Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin içerdiği; barış içinde toplanma özgürlüğü, zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı, fırsat eşitliği ve eğitim hakkı ile kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkı gibi bazı hak ve özgürlüklerin korunmasının ne kadar önemli olduğunu bir kere daha düşünme fırsatı sunuyor.
Aynı zamanda çocukların bayramı olarak andığımız bugün, salgın öncesinde de birçok yoksunluğa göğüs gererek yaşamını sürdürmeye çabalayan çocuklarımızı gündeme taşımak, ihtiyaçlarını görünür kılmak için de kuşkusuz en doğru vakit. Okula gidemeden, çocukluğunu yaşayamadan, pek çok riske maruz bırakılan çocuklarımız, yani zorla çalıştırılan çocuklar ve mülteci çocuklar… Onlar için de eğitim, sağlık, gelişim, korunma, katılım gibi en temel hakların savunulmasının ne kadar hayati olduğunu bugün bir kez daha dile getirelim.
Türkiye’de, çocuk işçiliğinin önlenmesi ve mülteci çocukların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için hâlâ yapılması gereken çok şey var:
- Türkiye’de mülteci çocuklar ve kayda girmeyenlerle birlikte çalıştırılan çocuk sayısının 2 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2019 verilerinde, Türkiye’de yalnızca 2019’un dördüncü çeyreğinde 5-17 yaş aralığında 720 bin çocuğun çalışmak zorunda bırakıldığı görülüyor. Üstelik bu sayıya mülteci çocuklar dahil değil.
- Sadece mevsimlik tarımda çalıştırılan çocuk sayısının 400 bin olduğu tahmin ediliyor.
- Çalıştırılarak en temel haklarından mahrum edilen çocuklarımızın %41’i tarım, %28’i sanayi, %21’i ticaret, %10’u hizmet sektöründe çalışıyor. Başta tarım olmak üzere bu işlerin önemli bir bölümü kesinlikle çocukların çalıştırılmaması gereken ağır ve tehlikeli işler kapsamında yer alıyor.
- Çalışan çocukların %34’ü eğitimlerine devam edemiyor.
- Çocuklarımız Türkiye’de çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri kabul edilen alanlarda, yani sokakta, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde, tarım alanlarında çalışıyor.
- Sokakta çalıştırılan çocukların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, çeşitli araştırmalara göre 500 bin olduğu tahmin ediliyor.
- TÜİK verilerine göre, çalışmak zorunda kalan çocuklar kimyasal maddelere maruz kalarak (%10,8), ağır yük altında (%10), gürültülü ortamlarda (%10), kaza riskiyle karşı karşıya (%6,4) kalıyor; yaralanma ve sakatlanma pahasına (%1,3) çalışıyor.
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2019'da, 29’u 14 yaşından küçük, 67 çocuk çalıştırılırken yaşamını yitirdi. Bu çocukların yüzde 60'ı tarım işkolunda çalıştırılıyordu. Yani ölen her 5 çocuk işçiden 3'ü tarım işçisi.
- Türkiye’de 3,6 milyon Suriye’den gelen, 330 bin diğer ülkelerden gelen olmak üzere kayıtlı neredeyse 4 milyon mülteci ve sığınmacı yaşıyor. [1] Bu nüfusun yarısını çocuklar oluşturuyor.
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2019 verilerine göre 1 milyon mülteci çocuk okul çağında. Bu çocukların %37’si okula gitmiyor. Uzaktan eğitime devam edilen salgın döneminde ise pek çok çocuğumuz evinde televizyon ya da internet olmadığından, ya da mevsimlik tarım için ailesiyle birlikte göç yoluna çıktığından eğitimine devam edemiyor.
Dünyanın geri kalanındaki çocuklar da zor şartlar altında yaşıyor:
- Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) verilerine göre dünyada 152 milyon çocuk çalışmak zorunda ve bu çocukların %70’i ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyor.
- UNHCR’in 2019 verilerine göre dünyada yerinden edilen 71 milyon insanın 31 milyonu çocuk. 13 milyon çocuk savaş ve çatışmalar sebebiyle ülkelerinden ayrılıp başka ülkelere sığınmak zorunda bırakıldı.
- UNICEF verilerine göre, dünyada zorla yerinden edilmiş çocukların yarısından da azı okula gidebiliyor; okula gidebilen çocukların da dörtte biri ortaokul seviyesinde okulu bırakıyor.
- Birleşmiş Milletler verileri, 2014-2018 yılları arasında 1600 civarı göçmen/mülteci çocuğun öldüğü ya da kaybolduğuna işaret ediyor.
- Dünya genelinde yerlerinden edilmiş çocuklar, COVID-19 salgınından etkilenecek en kırılgan gruplardan biri. Mülteci çocukların koruma, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimi konusunda güçlükle elde edilen kazanımların salgın nedeniyle kaybedilmesi riski bulunuyor.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin de belirttiği gibi, tüm çocuklarımız anlayış, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik içinde ve ister etnik, ister ulusal, ister dinî gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda yaşamayı hak ediyor. Bunu yasal olarak güvence altına almak ve uygulamak Sözleşme’yi imzalayan taraf devletlerin; çocukların üstün yararını savunmak da biz yetişkinlerin görevi.
Çocukların çocuk olmanın tadını çıkarabileceği, kendilerini ifade edebilmeleri için alanlar açılan, yaratıcı ve umutla dolu oldukları yarınlar dileğiyle…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Yazıyı okuduğunuz ve buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler. Şimdi hazır buradayken hayata destek olabilirsiniz.