Hayata Destek İstanbul ekibimizden psikolog Yonca Sağaltıcı, İstanbul’da kadınlarla yürüttüğümüz destek grubu çalışmalarının etkisini, oturumlara katılan kadınların aktarımlarıyla değerlendiriyor.
Almanya Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı (BMZ) desteğiyle, Alman İşbirliği Kurumu (GIZ) ortaklığında yürüttüğümüz projemizde, hem danışanlara ruh sağlığı ve psikososyal destek hizmeti sağlıyor hem de yerel yönetimlerin bu konudaki kapasitesini güçlendiriyoruz.
İstanbul ve Şanlıurfa’da büyükşehir belediyeleriyle işbirliğinde yürüttüğümüz projenin İstanbul ayağında, Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Mahalle Evleri’yle birlikte çalışıyoruz.
Danışanlara verdiğimiz ruh sağlığı ve psikososyal destek hizmetinin önemli bir ayağını destek grupları oluşturuyor. Son çalışmamızı, Fatih’te Sulukule Mahalle Evi ve Yenibosna’da Zafer Mahalle Evi’nde 14 kadın katılımcı ile yaklaşık üç ay süren oturumlar düzenleyerek yürüttük. Bu grupları kurmamızdaki amaç, danışanlarımızın stresle başa çıkma, dayanıklılık gibi içsel kaynaklarını harekete geçirip onları güçlendirmek. Bunu yaparken de içinden geçtikleri süreçler ya da karşılaştıkları zorlu deneyimlerle ilgili birbirleriyle bağlantı kurma, soru sorma, deneyim paylaşma, yani birbirlerinden öğrenme alanını onlara sunabilmeyi hedefliyoruz. Destek grubu katılımcılarından 44 yaşındaki Ayşe, soru sormanın düşünce kalıplarından kurtulmasını sağladığını şu sözlerle anlatıyor:
“Toplumsal cinsiyet rolleri çocukluğumuzdan bu yana oluşan düşünce kalıpları ve biz bilinçlendikçe bu düşünce kalıpları parçalanıyor. Her ne kadar farkındalığımız artsa da o parçalanmaların tortularını yer yer görebiliyoruz. Bu nedenle toplumsal cinsiyet konularını daha çok konuşmalı ve bu konuşmaları olabildiğince yaygınlaştırmalıyız.’’
“Toplum, Güçlü Kadından Korkuyor”
Destek grubu oturumlarımızda, toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu önemli bir yer tutuyor. ’Feminist Pedagoji’, ‘Kadının Hane İçindeki Karşılıksız Emeği, İşgücü Piyasaları, Çalışma Yaşamı ve Toplumsal Cinsiyet’, ‘Hukuk, Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet‘ başlıklı oturumlarımızın yer aldığı destek grubumuzda, kadınların farkındalığı ve bilinç düzeyi arttıkça öz saygılarının da artığını gözlemliyoruz. 53 yaşındaki Hayriye’nin söyledikleri bu durumun bir örneği:
’Benim yetiştiğim coğrafyada gözü açık ve konuşkan kadından korkulur. Açıkçası ben de aynı düşüncedeydim. Bu oturumlarda eşitlik konusunu tartıştıktan sonra farklı bir açıdan bakabilmeyi öğrendim. Ve eşitliğin her iki cinsiyet için de daha konforlu olduğunu anladım.’’
“Hem Biz Bilinçlendik Hem de Etrafımız”
Şiddet türlerinden de bahsettiğimiz oturumlarda, kadınlar arasında şiddetin sadece fiziksel şiddetle özdeşleştirildiğini; psikolojik/duygusal, ekonomik, dijital ve cinsel şiddetin gerektiği kadar konuşulmadığını hep birlikte keşfettik. Örneğin destek grubumuzun katılımcılarından 40 yaşındaki Fatma: ‘’Oturumlarda konuştuğumuz konuları kızımla konuştum ve eşinin kendisine uyguladığı psikolojik şiddetin farkına vardık. Kızımla konuşmalarım sayesinde kızım şiddete dur diyebilecek düzeye geldi” diyor. Ayşe ise kendilerinin yanı sıra çevrelerini de güçlendirecek mekanizmaları nasıl yaygınlaştırdıklarını şöyle anlatıyor:
‘’Çevremizdeki insanlar şiddet konusunda yeterince bilgi sahibi değil. Bu oturumlarda hem biz bilinçlendik hem de etrafımızdaki insanları bu konuda bilinçlendirdik. Şiddete uğradığını bildiğim komşuma oturumlarda konuştuğumuz tedbir ve koruma mekanizmalarını anlattım. KADES uygulamasını ilk defa bu oturumlarda duymuştum. Böyle durumlarda bu mekanizmalardan haberdar olmak oldukça mühim.’’
“Aslında Yalnız Değiliz”
Toplumun kadına ve erkeğe biçtiği sorumluluklar toplumsal cinsiyet rollerini açığa çıkarıyor. Bu roller, özellikle boşanma gibi durumlarda kadına yönelik bir toplumsal baskı aracı olabiliyor. Sevda, kendi boşanma sürecinde bu kadın dayanışmasından nasıl güç aldığını şöyle anlatıyor: “Aslında yalnız değilmişiz. Bizim savaştığımız şeylerle savaşan birçok kadın var. Birlikte hareket ettikçe, yalnız hissetmedikçe bir şeyleri başaracağıma dair inançlarım arttı.’’
Destek grubu katılımcıları oturumlar dışında da bir araya gelerek konuşma ihtiyacı duydukları konularda fikir alışverişinde bulunuyor. Kendi hikâyeleriyle ve deneyimleriyle birbirlerinden güç aldıklarını ifade ediyorlar.
Türkiyeli ve Suriyeli kadınların birlikte yer aldığı dayanışma gruplarımız, bir sosyal destek mekanizması, sosyal uyum aracı niteliği de taşıyor. Fatma, “Destek grubunda tanıştığımız arkadaşlarımızla her oturumdan sonra birimizin evine gidip kahve içiyorduk. Oturumlar bittikten sonra da görüşmeye devam ettik. Türkçe bilmeyen arkadaşımızın Türkçe öğrenmesine destek oluyoruz. Neredeyse her gün telefonlaşıyoruz.” diyerek bu sosyal desteğe dikkat çekiyor.
Başa çıkma ve dayanıklılık gibi içsel kaynaklarımızı harekete geçirme, bazen bireysel destek mekanizmalarıyla bazen de destek gruplarıyla mümkün. Birbirinden öğrenerek, birbirini dinleyerek güçlenen bu kadınlar, bunun en büyük kanıtı. Biz de Hayata Destek ruh sağlığını destekleme ekibi olarak kadınlara bu paylaşım ortamlarını inşa etmede destek olmayı sürdürüyoruz.
*Danışanlarımızın isimleri, özlük haklarını korumak amacıyla değiştirilmiştir.
Yonca Sağaltıcı
Psikolog, İstanbul
Editör: Çiğdem Güner
İletişim Yöneticisi/İstanbul
Yazıyı okuduğunuz ve buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler. Şimdi hazır buradayken hayata destek olabilirsiniz.