'Artık birimizin bayrağı eline alıp koşması lazım, yoksa bu şiddet bitmeyecek' [1]

Birbirimize seslerimizi duyurmak için yan yana olmaya değil birlikte olmaya ihtiyacımız var. 90’lı yıllardan itibaren her 25 Kasım’da kadına yönelik şiddete dur demek için Türkiye’de ve dünyanın her yerinde çeşitli eylemler ve etkinlikler düzenleniyor. Bizim hikayemiz ve eylemimiz ise Şanlıurfa’nın Haliliye ve Harran ilçelerine bağlı köylerdeki kız ve oğlan çocukları hakkında...

BM Çocuk Fonu UNICEF tarafından desteklenen Suriyeli ve Türkiyeli Çocuklar Arasında Çocuk İşçiliğinin Ortadan Kaldırılması Projesi aracılığı ile aramızdaki onlarca kilometre ve kısıtlı imkanlarımızı aşarak birbirimize seslerimizi duyurmayı başardık bu yıl. Proje kapsamında Şanlıurfa sahasında yürütmekte olduğumuz psikososyal destek faaliyetleriyle ulaştığımız çocukların sahip oldukları haklara tam ve eşit bir şekilde erişmelerini, kendilerini ilgilendiren ve/veya ilgilendikleri konulara aktif birer katılımcı olmalarını hedefledik.

Saha çalışmalarında, yürüttüğümüz ve yürütmeyi planladığımız faaliyetlerimizde, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan dört temel ilkeyi referans alıyoruz. Hayata Destek olarak öncelik verdiğimiz ilkeler şunlar: çocukların yaşam ve gelişmininin desteklenmesi, çocukların herhangi bir biçimde ayrımcılığa uğramaması, çocukların öncelikli yararınının diğer tüm toplumsal grup ve kazançların önünde tutulması ve yapılacak bu çalışmalara çocukların mutlak katılımı.

Bu bağlamda, bu yılki en önemli faaliyetlerimizden biri de kız ve oğlan çocuklarıyla yürüttüğümüz kadına yönelik şiddetle mücadele için güçlenme atölyesi oldu. Katılımcı çocuklara şiddet kavramını anlattığımız, şiddet eylemi olarak tanımlanan durumların ne olduğu ve çocukların şiddetten korunmak için hangi haklara sahip olduğunu aktardığımız atölyede çocuklarla birlikte düşündük, birlikte öğrendik, alınması gereken önlemleri birlikte sıraladık.

 

 

Söz konusu etkinlikte 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla 16 Günlük Aktivizm Programı kapsamında gündelik hayatta çocukların yaşadıkları veya tanıklık ettikleri şiddet ile bu şiddetin etkilerine yönelik sorunlara ilişkin, özellikle katılımcı kız çocuklarının ‘deneyimleri’ üzerinden tartışmalar yaptık. Çocuklardan alınan geri bildirimler bize maalesef olumsuz bir tabloyu gösterdi. Özellikle pandemi sürecinde, toplumsal cinsiyet rolleri ve ilişkili beklentiler nedeniyle kız çocuklarının, haklarına, sosyo-ekonomik kaynaklara ve fırsatlara erişimi başta eğitim olmak üzere birçok konuda olumsuz etkilendiğini gördük.

Yaptığımız atölye çalışmasına katılan kız çocukları, teknolojik araçların kısıtlılığı, ev içi işçilik, tarım sahalarında çalıştırılma, yaşlı veya küçük çocuk bakımı gibi yüklenen sorumlulukların okullaşmalarının ve eğitime erişimlerinin önündeki engellerden birkaçı olarak dile getirdiler.

Ayrıca bölgede süregelen çocuk yaşta zorla evlendirmeler sorunuyla birlikte, pandemi süresince kız ve oğlan çocuklarına yönelik hedef odaklı topluma erişim çalışmalarının yeteri düzeyde yapılmaması/yapılamaması ile bu hizmetlere en çok ihtiyaç duyan çocukların ihmal ve istismara uğrama riskini en fazla taşıdıklarını gösterdi.

Bölgede kadınların ve kız çocuklarının ev içi karar mekanizmalarına katılımının düşük olması ve bunun ev içinde kuşaklararası bir öğreti olarak kadınlardan kız çocuklarına geçtiği de ortaya konulan dikkat çekici geri bildirimler arasında yer aldı.

Erillik ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konularında bilgi ve farkındalık sahibi olan katılımcımız Ceylan kadına yönelik şiddetin ancak aktif bir mücadele ile üstesinden gelinebileceğini şu sözlerle ifade etti: “Artık birimizin bayrağı eline alıp koşması lazım, yoksa bu şiddet bitmeyecek.” Ve Ceylan’ın mesajı atölyenin en önemli çıkarımlarından biri oldu. Sonuç olarak, şiddetin sadece fiziksel güçle ilgili olmadığının farkında olan çocuklar, şiddetin önüne ancak ve ancak dayanışma, mücadele ve farkındalık ile geçilebileceğini dile getirdiler.

Bu bağlamda, şiddetin önlenmesi, çocukların güçlenmesi ve desteklenmesi için:

*Eğitim müfredatına toplumsal cinsiyet eşitliğinin eklenmesinin,

*Kapsamlı cinsel eğitimin erken yaşlarda çocuklara verilmesinin,

*Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler tarafından ebeveynlere yönelik çocuk işçiliği, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk yaşta zorla evlendirme konularında farkındalık arttırma çalışmalarının yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

Yazıyı atölye katılımcılarından Hatice’nin sözleriyle bitirelim, “Çemberi büyütmemiz gerekiyor, yani biz bunu yenebiliriz bence. Yeter ki inanalım.”[2]

Çemberin daha da genişleyip, büyümesi ve güçlenmesi dileğiyle…

Ayşe Eriş
Hayata Destek Şanlıurfa Saha Çalışanı

*Atölye yürütücüleri Şehriban Kara, Sevda Çimen, İbrahim Ok, Semra Demir ve Gays Haddura’ya teşekkürlerimizle…

 

[1] Çocuk ve Şiddet Farkındalık Oturumu Katılımcılarından 13 yaşındaki Ceylan aktarımı, 01.12.2020
[2] Çocuk ve Şiddet Farkındalık Oturumu Katılımcılarından 15 yaşındaki Hatice’nin aktarımı, 01.12.2020

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left