Ben Serhat Akbal, üniversite yıllarımda gönüllülük ile başlayan sivil toplum için çalışma mesaim, bugün Türkiye’de iyi işler yapan insani yardım kuruluşlarından Hayata Destek’te devam ediyor. Şimdilerde İstanbul Hayata Destek Evi’nde Koruma Proje Yöneticisi olarak görev yapıyorum ve ekibimle beraber geçici koruma altındaki Suriyelilerin bilgiye ve hizmetlere erişiminin sağlanması, hem Suriyeli hem de Türkiyeli topluluğun farklı alanlarda farkındalığının artırılması ve toplumsal uyumun tesisine katkı sunmayı hedefleyerek koruma çalışmaları yürütüyoruz. Bunları yaparken krizin yol açtığı sonuçları iyi tahlil etmeyi önemsiyor ve ihtiyaca yönelik olarak planlama yapmak için çaba sarf ediyoruz.
Suriye'de yaşanan insani kriz yedinci yılını geride bırakmak üzere. Ortaya çıkan tabloda sayılar, yaşananları biraz olsun anlamamızı sağlıyor. 400 binden fazla insanın ölümüne yol açan, Suriye içinde ve dışında yaklaşık 12 milyon insanı evini terk etmek zorunda bırakan, 13 milyondan fazla kişiyi insani yardıma muhtaç bırakan bir krizden bahsediyoruz. Tüm bunların etkisiyle Türkiye topraklarına iltica eden yaklaşık 4 milyon insan var. Türkiye toprakları Suriyeliler için hayatta kalabilecekleri bir alan sağlıyor fakat onlara yeni bir yaşam ve kendi ayakları üstünde duracakları güvenli bir gelecek sunmakta yeterli imkânı sağlayamıyor. Hepimizin tanık olduğu gibi 20 binden fazla insan benzer sebeplerle çıktığı ‘umut yolculuğu’nda hayatını kaybetti - kaybetmeye devam ediyor.
İhtiyaca yönelik kapsamlı politikaların üretilmesi ve uygulanması konusunda hala kat etmemiz gereken çok yol var; veriler bize gösteriyor ki 2011’den beri Türkiye’de doğmuş 300 bin Suriyeli çocuk ve Türkiye’de eğitim- öğretimine devam eden 800 bin Suriyeli öğrenci ve bununla beraber Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış 56 bin Suriyeli var. Tüm bu sayılar birlikte bir gelecek için kurulması gereken ortaklık zemininin kendiliğinden gelişmiş durumda olduğunu önümüze koyuyor. İşte bu noktada sivil toplum kuruluşlarının ifade ettiği anlam ve topluluklar arasındaki bağları geliştirmek için tuttuğu köprü rolü, bir ihtiyaç olarak devreye giriyor.
Türkiye’de geçici koruma statüsüne sahip 3,6 milyon Suriyeli bulunuyor. Tam olarak sayısı bilinmemekle birlikte Türkiye topraklarında en az 400 bin de herhangi bir statüsü bulunmayan Suriyeli mülteci olduğu tahmin ediliyor. Yani toplam 4 milyon insan Türkiye’de ya ‘geçici’ olarak kabul görüyor ya da varlığı kabul edilmiyor. Tabii ki bu durum birçok koruma ihtiyacına yol açıyor. Örneğin; 8 yaşındaki Ali, Türkiye’de herhangi bir kayda sahip olmadığı için okula gidemiyor, 36 yaşındaki Muhammed sigortasız çalışmak zorunda kalıyor, 25 yaşındaki Emina geçici koruma altında olmasına rağmen istediği şehre özgürce seyahat edemiyor. Bu örnekleri bireylerin yaşamlarını etkileyen başka örneklerle çoğaltmak mümkün. Dolayısıyla anlaşılmalı ki, insanlara sadece ülkeye giriş izni vermek yeterli olmuyor ve onlara özgürce haklarına ulaşabilen bireyler olma imkânını -maalesef- sunmuyor. İşte tam bu noktada Hayata Destek ve diğer sivil toplum kuruluşları, hakların ve bireylerin korunması için çaba harcıyor.
Hayata Destek olarak, İstanbul’daki çalışmalarımızı Küçükçekmece’yi merkeze alarak yürütüyoruz. İstanbul’un en fazla mülteci barındıran üç ilçesinden biri olan Küçükçekmece’de, 2015 yılında bu yana İstanbul Hayata Destek Evi ile hayatlara destek olurken birlikte bir gelecek kurma çabalarını yine Küçükçekmece çevresinde faaliyet yürüten Hayata Destek Noktası ismini verdiğimiz ek hizmet noktalarıyla genişletiyoruz.
İstanbul Hayata Destek Noktası risk altında bulunan mülteci grupların uzmanlaşmış desteklerle güçlendirilmesi, hak ve hizmetlere erişimlerinin kolaylaştırılması, farkındalıklarının artırılması için çalışmalar yürütüyor. Almanyalı Diakonie Katastrophenhilfe’nin uygulayıcı partneri olarak, Avrupa Sivil Koruma ve İnsani Yardım Genel Müdürlüğü (ECHO) desteği ile çalışmalarını yürüten noktamızda, faaliyetlerimizi yalnızca mültecileri değil Türkiyelileri de kapsayacak şekilde planlıyoruz. Türkiyeli topluluğun, kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının; esasında temas ettiğimiz herkesin, göç ve göçün sonuçlarına ilişkin farkındalıklarının artırılması için çalışıyoruz.
Yürüttüğümüz çalışmalarla bu topraklarda yaşayan herkesin insani değerler etrafından yaşamlarını sürdürebilmesini, yasal statüden bağımsız olarak her mültecinin hakkı olan hak ve hizmetlere erişebilir olmasını, toplumsal çatışmaların yerini ‘birlikte bir gelecek’ fikrine bırakmasını ve Türkiye’nin üstlendiği vicdani yükümlülüğü en iyi şekilde yerine getirmesini sağlamayı amaçlıyoruz.
Direktörümüz Sema Genel Karaosmanoğlu’nun da dile getirdiği gibi: “Kendi geleceğimizin insanlığın ortak geleceğinden bağımsız şekillenemeyeceğinin bilinciyle; travmalar yarınlara taşınmasın, minik eller silah yerine kalem, oyuncak tutsun ve geleceğe tutunsun diye Suriyeli mültecilere ve onların yarınlarına sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
Birlikte bir gelecek için hayata destek olmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Yazıyı okuduğunuz ve buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler. Şimdi hazır buradayken hayata destek olabilirsiniz.