Yemen 30 yaşında Suriyeli. Savaşın başlaması ile birlikte hayatta kalabilmek için erkek kardeşleri ile beraber Haseki üzerinden kaçak yollarla sınırı geçerek Antakya’ya gelmişler. Hayli uzun ve zorlu bu yolculukta Yemen’in kızı 8 aylık, iki kardeşinin eşleri de hamileymiş. Sığınmacı olarak yaşadıkları bölgenin olanaksızlıkları ve iş imkanlarının olmayışı, 3’ü evli biri bekar 4 erkek kardeş, 2 göz odalı bir evde kadınlar ve çocuklar da dahil 10 kişilik bir nüfusla birarada yaşamak zorunda kalmış. Aralarında sadece bir kardeşin düzenli sayılabilecek bir işi varmış. Diğer kardeşler gündelik iş buldukça yevmiyeli çalışmışlar. Oldukça zorlu geçen bu yaşam mücadelesinin ortasında Yemen’e gelecek için umut vadedeceğini düşündüğü bir iş fırsatı doğmuş. Sonrasında hüsrana sebep olacak bu iş macerasını Yemen şöyle aktarıyor:

yemen1“Bir yıl kadar önce Diyarbakır’ın Silvan ilçesinin köylerinden birinde hayvan sahibi bir ağadan çobanlık teklifi aldım. 50 civarında büyükbaş hayvanın bakımını üstlenirsem aylık 1600 lira maaş, bir de köyde bana ve aileme ücretsiz kalacak bir ev vereceğini söyledi. Suriye’de hayvanlarımız vardı. Bakımını kendim yapardım. İşi biliyorum yani. Teklif bana çok cazip geldi. Kardeşlerim gitmemi istemese de teklifi düşünmeden kabul ettim. Fakat köye gittiğimde hayvanların 50 değil, 70 tane olduğunu gördüm; verilecek ücretin de 1500 lira olduğu söylendi. Her şeye rağmen işi kabul ettim. Sonuçta az para değil. Bildiğim işi yapacaktım. Fakat sürü büyük olunca tek başıma işi yapmakta zorlanmaya başladım. Eşim sürüyü sürmeme yardımcı oluyordu ama bu sefer de çocuklar yalnız kalıyordu. Bu yüzden bazı problemler yaşadık. Üstelik bir ay, iki ay, üç ay geçti adam maaşımı bir türlü vermedi. 5 ay sonra adamın niyetini anladım. Hak ettiğim parayı vermeyip beni çaresiz bir biçimde karın tokluğuna çalıştırmak istiyordu. Ayrılmak istediğimi söyledim ve içerde kalan paramı talep ettim. Bir sene bitmeden hiçbir yere gidemeyeceğimi, aksi takdirde paramı da alamayacağımı söyledi. O sırada eşim hastalandı. Doktora gitmek için köyden çıkmamıza bile izin vermedi. “Sen hayvanlarla ilgilen onu ben götürürüm,” dedi. 10 ay 15 gün dayandım bu esirliğe. Ama bir gün geldi ki… Adamın sürüsünde ayağı aksayan hasta bir öküz vardı. O gün adam hayvanları 3 gibi yol kenarına sürmemi, bir tüccarın gelip hayvanları göreceğini söyledi. Dediği gibi de yaptım. Hayvanları yol kenarına sürdüm. Tüccar geldi fakat iş uzadıkça uzadı. 2 saatin sonunda tüccar 2 hayvan alıp gideceğini söyledi. Ben sürüyü toparlamakla uğraşıyordum hala. Hayvanların taşıma aracına bindirilişini görmedim. Geriye döndüğümde satılan iki hayvanın haricinde ayağı aksayan hayvanın da sürüde olmadığını fark ettim. Hemen hayvan sahiplerine ve kardeşlerine durumu haber verdim. Uzunca süre bana bir cevap vermediler. Sonrasında ise sürüdedir ya da ayrılıp bir yerlere gitmiştir dediler, ara bul dediler. Oysa öyle bir şey olması mümkün değil. 2 gün kayıp sakat hayvanı aradım. Yan köyün sürülerine karışmış olma ihtimalini bile düşünüp oralara da baktım. Fakat hayvanın kaybolması ile ilgili tek telaşa düşmüş olan da bendim. Hayvan sahibinin ve kardeşlerinin bu işi gereğinden fazla lakayt karşıladığını hissettim. 2 günün sonunda hayvan sahibi beni yanına çağırdı. Öküzün kaybolmasının benim hatam olduğunu, bunun bedelini ödemem gerektiğini, ama param olmadığını bildiği için o zamana kadar çalıştığım işin parasını buna bedel olarak kabul edeceğini ve ödemeyeceğini, beni de işten çıkarttığını söyledi. Ben itiraz edince de telefonuma el koydular. Çivar köylerde bir hayvan hırsızının yakalanmasına rağmen benim karakola beraber gidelim suçluyu beraber bulalım demelerime kulak tıkadılar, kabul etmediler. Bir de sakın karakola gitme, senin kiminle irtibata geçtiğini anında öğreniriz dediler, tehditler ettiler.”

Yemen anlattığı bu olay sonrasında bir gün esir tutulduğu köyden bütün eşyalarını bırakıp eşi ve çocuklarını da alarak alelacele kaçıyor ve şehre geliyor. Bu olayı tek başına çözemeyeceğine anlıyor ve ne yapabileceğini soruşturmaya başlıyor. Çevresindekiler ona ne yapması gerektiğini gidip Hayata Destek’e sormasını öğütlüyor. Derneğin bireysel koruma ekibi içerisinde adli yardım konularını takipte deneyimli olan saha çalışanımız Ömer, vakayı kayda alıyor ve takibe başlıyor. Konuyla ilgili öncelikle hukuki danışmanların fikirleri alınarak bir değerlendirme ve planlama süreci yürütülüyor. Savcılığa hayvan sahibi hakkında şantaj, hürriyetten alıkoyma ve gasp suçlamalarıyla başvuruda bulunuluyor. Sonraki süreci Yemen şöyle ifade ediyor:

“Savcılık, dernek aracılığıyla, derneğin sağladığı tercümanlık hizmetiyle suç duyurusunda bulunmamı kendi tercümanları olmadığı ve ben de Türkçe konuşamadığım için kabul etmedi. Karakola yönlendirdi. Bağlar Karakolu da savcılık oraya yönlendirmiş olmasına rağmen Silvan’ın kendi bölgelerinin dışında kaldığını söyledi ve ifademi kabul edemeyeceklerini söylediler. Silvan’a gitmem gerektiğini söylediler. Adamdan sürekli tehditler aldığım için Silvan a gitmekten korktum. Orada her şey başıma gelebilirdi. İşin suçlama boyutunu bıraktım sadece alacağımın peşine düştüm. Hayata Destek’ten Ömer Bey bir gün beni aradı, bu parayı almamın benim hakkım olduğunu baroya gidip başvurursam bir avukatın davayı üstlenebileceğini söyledi. Dediği gibi baroya başvurdum. Nöbetçi avukat elimizdeki delillerin zayıf olduğunu belirtti. Tarım ve hayvancılık sektöründe çalıştırılan Suriyeliler için çalışma iznine ihtiyaç duyulmamasından kaynaklı sigorta da yapılmadığını, dolayısıyla benim çalışmama dair herhangi bir kayıt bulunmadığını ve bu durumda hayvan sahibinin davayı kaybetmesinin zor olduğunu belirtti. Fakat yine de sonuna kadar hukuki olarak mücadele edeceklerini söyledi. İçim ferahladı. Şimdi davanın açılması için adli yardımdan yararlanma kararını bekliyoruz. Zor da olsa hakkım için sonuna kadar savaşmam gerektiği konusunda bana yol gösterdiği,  için Hayata Destek Derneği’ne teşekkür ederim. En azından benden sonrakilerin başına bu haksızlığın gelmemesi için bu uğraşa değer.”

 

 

 

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left