Elvin 30 yaşında, evli ve iki çocuk annesi. Çocukların isimleri Eflin ve Aden. Başlıca geçim kaynağı tarım (özellikle de seracılık) olan Mersin’in Kazanlı ilçesinde yaşıyorlar. Kuvvetli bir fırtınanın hemen ertesi gününde, Elvin ile görüşmek için Kazanlı’ya doğru yola çıktık. Fırtınanın izleri oldukça hissedilir. Yol alırken bazı seraların çatılarının uçtuğunu, kimi ekili alanların tahrip olduğunu görüyoruz. Bir yandan Elvin’in evini arıyor, bir yandan da tarım işçilerinin hummalı onarım çalışmalarını izliyoruz.

Kazanlı biraz sapa bir yer. Mersin’e yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta. Sıra sıra dizilmiş seraların sınırını gün yüzüyle dahi görmek zor. Öte yandan yolumuzu bulmamızı kolaylaştıracak, en azından geçtiğimiz yerden tekrar geçerken ayırdına varmamızı sağlayacak, kendimize iz edineceğimiz okul, cami gibi yapılar da pek yok. Neyse ki modern teknolojiden yararlanarak Elvin’in evine ulaşabiliyoruz – Elvin bize whatapp’tan konum atıyor.

Vardığımızda Elvin’in kocası hariç tüm aile evde. Kocasının işte olduğunu söyleyen Elvin bizi içeri buyur ediyor. İlk olarak karşımıza Aden çıkıyor; iki yaşında, meraklı gözlerle bizi süzen bir kız çocuğu. Eve misafir geldiği için sevinmiş gibi görünüyor ve selamlaştığımızda kıkırdayamaya başlıyor. Oradan salona geçiyoruz ve bu sefer Aden’in abisi Eflin’in meraklı bakışları bizi karşılıyor. O da en az kardeşi kadar dostane ve neşeli. Eflin 5 yaşında, hayat dolu bir çocuk fakat kendi başına hareket edemiyor. Doğuştan sahip olduğu bir engel nedeniyle kısa süre önce ameliyat olmuş, iki bacağı da alçıda.

Elvin oğlunun durumunu şu sözlerle açıklıyor; “Bacakları hala alçıda ama ruh hali çok iyi. Resim yapmaya merak saldı. Bütün gün ya çizgi film izliyor ya da bir köşede resim çiziyor. İğnelerini ben yapıyorum, fizik tedavisini de yaptırıyorum.” Şaşırdığımızı fark etmiş olsa gerek ki ekliyor, “Ben Suriye’de hemşirelik okudum.”

Aile sınırı 5 sene önce geçtiğinde Eflin henüz 20 günlükmüş. Çatışmalar patlak verdiğinde Elvin’in kocası Şam’da bir restoranda çalışıyormuş. Elvin ise üniversite eğitimini yeni bitirmiş. Kısa süre sonra evlerini terk etmek zorunda kalmışlar. Mersin’e gelmekteki temel motivasyonlarını, iş imkânlarının sınır kentlere nazaran burada daha iyi olması olarak açıklıyor Elvin. Fakat kocasının bu defa da aile geçimini sağlamak için bulabildiği işlerde uzun saatler çalışması gerektiğini söylüyor.

Türkiye iş piyasası Suriyeli mülteciler için güç bir ekosistem. Ülkede işsizlik hâlihazırda yüksek, yaklaşık yüzde 12 seviyesinde. Gayrimenkul ve iş piyasalarındaki kısıtlar yerelde sosyal uyumu olumsuz etkileyebiliyor ve yer yer yerel halk ile mülteciler arasında gerilimler yaşanmasına yol açabiliyor. Üstelik Türkiye’de kayıt dışı ekonomi, toplam milli gelirin yüzde 25-30’unu oluşturuyor. Yani Türkiye OECD ülkeleri arasında oransal olarak en büyük kayıt dışı ekonomiye sahip. Bu yüzden Türkiyeli ya da Suriyeli birçok işçi sigortasız, güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışıyor. Türkiye’de sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli mülteciler arasında yalnızca 28 bin kişinin çalışma izni var. Bu koşullar altında Suriyeli mültecilerin büyük bölümü geçimini sürdürebilmek için düzensiz ve hatta hayli tehlikeli işlerde güvencesiz çalışıyor. Elvin kocasının pazar günlerinin normalde tatil olduğunu, fakat genelde ekstra işler bulup ek gelir için pazarları da çalıştığını söylüyor. Eğer şansları olursa üçüncü ülkeye geçiş yapmak istediğini, bu arzusunun başlıca nedenlerinin ise kocasının buradaki bu ağır çalışma koşulları ve oğlunun tedavisi olduğunu belirtiyor.

Kazanlı’nın konumu sebebiyle Elvin ve ailesi için yalnızlık da önemli bir problem. Fakat Elvin’in hayata bakışı iyimser. “Burada ailemiz ya da akrabamız yok, ama insanları yavaş yavaş tanıyoruz,” diyor. Soyutlanmanın ve dil engelinin hayatını hangi şekillerde etkilediğinden söz ederken Hayata Destek Derneği ile yollarının kesişmesine geliyor söz:

“Dil mesesi önemli… Eflin’in durumunu fark ettiğimizde 1,5 yaşındaydı. Fakat tedavisini Hayata Destek devreye girene kadar başlatamadık. Çok net hatırlıyorum. Hastaneye ulaşmak için 20 kilometre yol gitmem gerekiyordu ve Eflin’in bebek arabası çok yer kapladığı için dolmuşçular bizi almak istemiyordu. Doktora nihayet ulaştığımızda da bambaşka bir problem… Doktor muayenesini yaptı ve durumu açıklamaya başladı. Tabii tek kelime anlamadım. Geçtim bir köşeye, ağlamaya başladım. Yanımda oturan bir hanım vardı, bana mültecilere çeşitli şekillerde yardımcı olan, evrak işlerinde destek sunan; hastane, devlet kurumu gibi yerlerde tercüme desteği de veren bir dernekten bahsetti.”

Elvin sağlık hizmetlerine erişimde sıkıntı yaşayan çok sayıda mülteciden biri. 4 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’de, sağlık sisteminde ihtiyaca cevap vermek yerel kapasiteleri bir hayli zorluyor. Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay, İstanbul, Mersin ve Adana gibi çok sayıda mültecinin yaşadığı kentlerde konu bilhassa kırılgan. Zorlanan yerel kapasitelere ek olarak, dil engeli ve kültürel farklılıklar da mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimini güçleştiren etmenler olarak öne çıkıyor. Hizmetlere erişimi olan mülteciler dahi semptomları tarif edemedikleri ya da tedavi için doktor yönergelerini takip edemedikleri için sorun yaşıyor (1).

Diakonie Katastrophenhilfe’nin uygulayıcı partneri olarak, Avrupa Birliği’nin Sivil Koruma ve İnsani Yardım Genel Müdürlüğü finansmanıyla Mersin’de yürüttüğümüz faaliyetler kapsamında hizmetlere erişimde oluşan bu gibi ‘boşlukları’ doldurmak ve toplumun dışına itilen ya da risk altındaki mültecilerin temel hak ve hizmetlerine erişimini sağlamak için çalışıyoruz. Elvin ve oğlu Eflin’in hikâyesi özelinde baktığımızda ise, dil engelinin yanı sıra bürokratik süreçlerin karmaşıklığının birey ve ailelerin yaşamlarında önemli sıkıntılar doğurabildiğini görüyoruz.

Elvin’in anlattığına göre Hayata Destek’e danıştığında başlıca amacı Eflin için engelli raporu almakmış. O süreçte durumu kabullenmiş olduklarını, tedavinin mümkün olmadığına inandıklarını belirtiyor. Hayata Destek’in süreci devralmasıyla ise hikâye değişiyor. Eflin gerekli muayeneleri oluyor ve bir umut ışığı doğuyor. “Kısa süre sonra anlaşıldı ki umut varmış, Eflin tedavi olabilirmiş. Hayata Destek tüm süreci devraldı ve çok geç olmadan oğlumun ameliyat olması mümkün oldu. Ayaklarındaki alçılar çıktıktan sonra bir süre tedavisi devam edecek ve ikinci ameliyatını olacak. Her şey yolunda giderse yürüme şansı var,” diyerek umutlarını dile getiriyor genç kadın.

Sık sık telaffuz ettiğimiz gibi, Hayata Destek olarak kuruluş misyonumuz ‘afetlerden etkilenen birey ve toplulukların temel hak ve hizmetlere erişimini sağlamak.’ Bunu farklı bağlamlarda, farklı metodolojiler kullanarak yapıyoruz. Yeri geldiğinde hizmetleri bizzat kendimiz sağlıyor, yeri geldiğinde bilgilendirme oturumları ve hukuki danışmanlık sağlıyor, savunuculuk ve farkındalık odaklı faaliyetler yürütüyoruz. Bazen de en temel ihtiyaçların karşılanması için uğraşıyoruz – örneğin anlama ve anlaşılma ihtiyacı gibi.

Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye sığınması, sağlıktan eğitime farklı sektörlerde, yerel kapasiteler açısından eşi benzeri görülmemiş zorluklar yarattı. Kamu kurumları ve diğer hizmet sağlayıcılar, mevcut ihtiyaçların tamamını karşılamakta güçlük yaşıyor. Dolayısıyla, yüksek kırılganlık durumu olan bireyler ve aileler, hak ve hizmetlere erişimde sıkıntılarla karşılaşabiliyor. İşte bu yüzden, Hayata Destek olarak, mültecilerin karşı karşıya kaldıkları engelleri tespit etmek ve gerekli desteği sunmak için Türkiye’nin 8 şehrinde titizlikle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Eflin yakında ikinci operasyonunu geçirecek ve umudumuz o ki, okula kendi ayakları üzerinde yürüyerek gidecek. Ve okula kayıt sürecinde de desteğe ihtiyaç duyarlarsa, Elvin ve oğlu Eflin’in yanlarında olacağız.

KAYNAKÇA

(1). Health Emergency Response to the Crisis in the Syrian Arab Republic, World Health Organization (2017) http://www.euro.who.int/en/countries/turkey/news/news/2018/5/new-report-on-whoeurope-health-emergency-response-to-the-crisis-in-the-syrian-arab-republic-in-2017

FOTOĞRAFLAR: Delizia Flaccavento, Mersin, 2019

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left