Bugün 19 Ağustos İnsani Yardım Günü. 2003’te Birleşmiş Milletler’in Bağdat’taki toplantıları için kullandığı Canal Hotel’e yapılan bombalı saldırıda, aralarında BM Irak Özel Temsilcisi Sérgio Vieira de Mello’nun da yer aldığı 22 insani yardım çalışanı hayatını kaybettiğinde takvimler, 19 Ağustos’u gösteriyordu. İhtiyaç içinde olanlara, kimi zaman kendi hayatları pahasına destek götüren insani yardım çalışanlarının nasıl koşullarda çalıştığını hatırlamak için bu özel gün, 2009’dan beri vesile oluyor.

Birleşmiş Milletler bu sene, küresel insani krizlerin üstüne yeni bir kriz ekleyen COVID-19 pandemisine rağmen sahada canla başla çalışan insani yardım çalışanlarının hikayelerini #RealLifeHeroes kampanyasıyla görünür kılıyor. Bu kampanyadan aldığımız ilhamla biz de Hayata Destek’in #GerçekHayatKahramanları’nın bir kısmını sizinle tanıştırmak istiyoruz. Derneğimizin farklı sahalarında çalışan 10 üyesi, insani yardım çalışanı olmanın onlar için ne anlama geldiğini anlatıyor. Onları dinlemek, teşekkür etmenin en içten yolu olmaz mı?

 

‘İnsani yardımda çalışmak, dünyadaki her şeyi değiştiremeyeceğimiz gerçeğine üzülmek yerine iyilik okyanusunun bir damlası olabilmek...’

Yonca Taşar
Hatay / Erişim Sorumlusu

İşim, yeni ve gerekli bilgileri mültecilerle paylaşmak; onların haklarına, hak ettikleri hizmetlere erişimlerini kolaylaştırmak. Üniversite yıllarımda, henüz bir öğrenciyken, gönüllü eğitmen olarak başladım insani yardım koşusuna. O zaman ihtiyaç sahibi bireyleri duymak bana çok iyi gelmişti. Benim için faydalı bir insan olmanın  yolu buradan geçiyordu.

İnsani yardım çalışanı deyince aklıma hep koşan, hızlı koşan; bir eli hep ihtiyacı olanın üstünde, her yaşama göz kırpan biri geliyor. Yol, hayalimden uzun, yürüdükçe akıl büyüten, soluğu uzatan, kalbi güçlendiren bir maraton. Yol, yazda da kışta da, sağlıkta da salgında da devam ediyor. Bugün, 5. yılımdayım. Bu alan bir sektör olmaktan ziyade, benliğimde bütünleştiğim ve vazgeçemeyeceğim dinamikleri taşıyor artık. Bana öğrettiği şeyler ne çok: gücünü ve cesaretini iyilikten al, iyiliği bulaştır, hep yeni ve doğru bilginin peşinden koş, ilham al, ilham ver, her çocuğun elinden tut, kadınlara omuz ver, ağaçlara sarıl, hayvanları koru ve bunları en sevdiğin şarkıyı hep söyler gibi tekrarla. Dünyadaki her şeyi değiştiremeyeceğim gerçeğine üzülmek yerine iyilik okyanusunun bir damlası olabilmek, hep güçlü ve sonsuz bir ışık gibi hissettirecek!

 


 

‘Hedef alınarak öldürülen yüzlerce insani yardım çalışanını üzüntü ve saygıyla anıyorum.’

Volkan Pirinççi
Operasyonlar Koordinatörü

15 yıl önce başladığım sivil toplum serüvenimin son 6 yılı insani yardım alanında geçti. Bugün Hayata Destek Derneği’nin Türkiye’de yürüttüğü insani yardım operasyonlarını koordine etmekten sorumluyum. Yaklaşık 330 kişilik bir ekiple, Türkiye’de afet ve acil durumdan etkilenmiş kişilerin, insanlık onuruna yakışır şekilde kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için ihtiyaç duydukları destekleri sağlamaya çalışıyoruz.

Tüm dünyada olduğu gibi 2020, Türkiye için de zorlu geçiyor. Önce Elazığ-Malatya depremi, ardından Van depremi, sonra Edirne’de Yunanistan sınırında yaşanan mülteci krizi, çeşitli bölgelerde zaman zaman yaşanan su baskınları ve aylardır içinde bulunduğumuz COVID-19 salgını… İnsani yardım kuruluşları ve çalışanları olarak zor koşullarda dahi gerekli önlemleri alarak faaliyetlerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Bunu yaparken bizden çok daha zor koşulda çalışan binlerce arkadaşımızı da unutmamaya çalışıyoruz.

19 Ağustos Dünya İnsani Yardım günü benim için, dünyanın farklı yerlerinde silahlı çatışma ve salgınlar da dahil çok zorlu koşullarda hayatlarını riske atarak çalışan arkadaşlarımızla güçlü bir bağ kurmamı sağlayan ve hedef alınarak öldürülen yüzlerce insani yardım çalışanını üzüntüyle andığım özel bir gün.

 


 

  

‘Destek olduğum insanların güçlendiğini görmek motivasyon kaynağım...’

Yeliz Pehlivan
Şanlıurfa / Erişim Saha Çalışanı

Şanlıurfa’da daha çok dezavantajlı kadınlar ve ailelerle ilgileniyor, savaş ve şiddetin en sert hâlini tecrübe etmiş insanlarla karşılaşıyorum. Bu coğrafyada kadın olmak, hele de mülteci kadın olmak gerçekten çok zor. Savaştan etkilenen mülteci kadınların, bu süreçte beni bir dernek çalışanından öte, bir insan olarak aralarına almaları çok da zor olmadı. Kendi ülkelerinde eğitim görmüş, kariyer yapmış ve savaştan sonra mülteci statüsüne sıkışmakla mücadele eden bu insanlarla etkileşime geçebilme, sohbet edebilme, bilgi ve deneyim paylaşma fırsatı buluyorum. Bu sırada, kişisel olarak da geliştiğimi hissediyorum. Çalışırken, insanların zaman içindeki değişim ve uyum süreçlerine tanıklık ediyorum ve tam da bu noktada, onlara destek olmaya çalışıyorum. Onların güçlü yönlerini keşfettiklerini görmek, benim bu işi yapmaya devam etmem için de esaslı bir motivasyon kaynağı oluyor, beni de güçlü kılıyor. İnsani yardım çalışanı olarak, elimden geldiğince her alanda onların hayatına ve böylelikle kendi hayatıma destek olmaya devam edeceğim.

 


 

‘Dilimiz, dileğimiz ortak: barış, eşitlik, hak ve tabii insan!’

Refik Karaçaylı
Hatay / Sosyal Çalışmacı  

Neredeyse 10 yıldır devam eden Suriye İç Savaşı’yla yerinden edilen veya insan onuruna yakışır bir şekilde, temel insani haklara erişmek, can güvenliğinin olduğu bir yerde yaşayabilmek için Türkiye'ye sığınan mültecilere, 4 yıldır sosyal çalışmacı olarak Hayata Destek Derneği çatısı altında destek olmaya çalışıyorum. Bulunduğum Hatay şehri, sınır bölgesi olduğu için mültecilerin ülkeye ilk geçiş noktası.

Türkçe’nin yanında Arapça da ana dillerimden biri olduğu için mültecilerle çok rahat iletişim kurabiliyorum. Danışanlarımdan "Suriye'nin neresindensin?" sorusunu çokça işittim. İnsanları dinlemek, anlamaya çalışmak, birlikte bir yol haritası çizmek, onları iyi ve güvende hissettirmek benim için çok önemli. İletişim kurmak için araç olarak kullandığımız dilden ziyade hepimizin ortak dilinde ve gönlünde şunlar var: barış, eşitlik, hak ve tabii insan!

Alanda geçirdiğim süre boyunca asla unutamayacağım birçok anım oldu. Şartlar ne olursa olsun barışa ve insanlığa olan inancımı asla yitirmedim ve insanlara faydalı olabileceğim düşüncesinden vazgeçmedim. 4 yıl önce Hatay Hayata Destek Evi’ne gelip, etkinliklere katılan çocukların büyüdüğünü görmek, şekillenen hayatlarının bir bölümünde yer edinebilmiş olmak beni hem motive ediyor, hem de insanlığa dair umutlarımın hep taze kalmasını sağlıyor. İyileşmenin, güçlenmenin, gelişmenin parçası olmak, insanı gerçekten yüreklendiriyor. Hayatımın geri kalanında da, dünyanın neresinde olursa olsun afetlerden etkilenen insanlara gücüm yettiğince destek olacağım.

 


 

‘Çocuklarla birlikte bir gelecek inşa ediyoruz.’

Çimen Bayram
Diyarbakır / Psikososyal Destek Saha Çalışanı

Merhaba ben Çimen, Diyarbakır’ın sınırındaki küçük bir ilçesinde doğdum ve büyüdüm. ‘İnsanların hayatına dokunmak’ deyimini hep 11 yaşındaki Çimen'in şaşkınlığı ve masumiyeti ile duyumsarım. Çünkü benim hayatım, o doğduğum küçük ilçede tanıştığım gönüllülerin ‘hayati dokunuşları’yla şekillendi. O ‘dokunuş’ların bende büyük etkisi oldu.

Lise yıllarımdan bu yana yaşadığım topluma, çevreye ve kendi niteliklerime değer katmak için gönüllü faaliyetlerde bulunuyorum. Küçükken böyle ifade edemesem de, amacım hep farkındalık ve duyarlılık kazanarak, hem çevreyi hem dünyayı anlayan bir birey olmaktı. Ve şimdi yine aynı yolda, yaklaşık 2 senedir Hayata Destek Derneği’nde psikososyal destek faaliyetleri yürüten saha ekibinde çalışıyorum..

Hep birlikte etkinlikler yaptığımız çocuklardan biri de 11 yaşındaki Cabir. Cabir, ülkesindeki krizden ailesiyle birlikte kaçıp 6 sene önce Diyarbakır'a gelmiş ve hayatına kaldığı yerden devam etmeye çalışıyor. Resim çizmeyi ve gülümsemeyi çok seviyor. Diyarbakır karpuzu ve o karpuzun kokusu ise favorisi… Kil hamurundan karpuz yapıp üç boyutlu bir perspektifle karpuzu boyuyor.  Öyle bir yapıyor ki bakınca siz karpuzun hem içini hem dışını görebiliyorsunuz. Cabir’in sanata olan bağlılığı bizlere güç veriyor. Ve onun gibi, kendine has bilgi, beceri ve merakları bulunan çocukların her biri yaptığımız işe karşı motivasyonumuzu ve heyecanımızı diri tutuyor. Çocuklarla beraber bir gelecek inşa ediyoruz. Bizler geçmişe yönelik her şeyi değiştiremeyebiliriz fakat bugünden başlayarak yepyeni ve mutlu hikayeler yaratabiliriz.

 


 

’Eğitim hakkından yararlanamayan bireyleri okula yönelmeleri için teşvik etmek benim için çok ayrı bir duygu.’

Mehmet Uygar Özbek
Hatay / Sosyal Çalışmacı

Sınır bölgesinde bulunan Hatay’da çalışıyorum. Arapça ve Türkçe bildiğim için yerinden edilmiş mülteciler ve yerel halkla sürekli iletişim hâlindeyim. Birbirine karşı iletişimi yüksek, birikimlerini paylaşan iyi bir ekibin parçasıyım. Beraber başardığımız pek çok şeyin yanında, eğitim hakkından yararlanamayan bireyleri desteklemek, okula yönelmeleri için teşvik etmek, benim için çok ayrı bir duygu. Edindiğim tecrübeler ne kadar güzel bir işte çalıştığımı tekrar tekrar bana hatırlatıyor. İnsanları dinlemek, insan onuruna yakışır bir hayata katkı sunan müdahalelerde bulunmak, çıkmaz sokaklarda yılmayıp sorunlara çözüm aramak, ihtiyacı olan bireylerin hayatına dokunmak bu meslekteki en büyük hedeflerim. Yerinden edilmiş ve afetlerden etkilenmiş insanların eski yaşantılarını geri getirmenin zor olduğunu biliyorum ancak mevcut durumu onlar adına en iyi şekle sokmak için elimden geleni yapacağım. Bu konuda herkesin elinden geleni yapmasını canıgönülden diliyorum.

 


 

’İnsanların inşa ettikleri yeni düzenin temellerine dokunmak bu işe bağlılığımı her geçen gün arttırıyor.’

Dilek Latifeci
Şanlıurfa / Sosyal Çalışmacı

2011’de şiddetlenen Suriye Krizi sonrasında savaş ve çatışmaların insanlar üzerinde yaptığı yıkıcı etkileri ilk defa televizyonlardan gördüm. Sadece ekrandan görmekle kalmadım, yanı başımızda bulunan Yayladağı Sınır Kapısı’ndan umutlarını sırtlarında taşıyarak ülkeye giren kadın ve çocuklara bire bir şahit oldum. O zamanlar insani yardım çalışmalarının tam anlamıyla nasıl yürütüldüğünü bilmesem de bu insanların hayatlarına dokunmanın, sadece uzman değil aynı zamanda fedakar ve sorumlu insanları bir araya getiren bir organizasyonla mümkün olabileceğini düşündüm. Ve insan hakları temelli bir meslek disiplininden geçtikten sonra, 2018 yılında, Hayata Destek’in çatısı altında faaliyet gösterirken buldum kendimi. Yani ‘insani yardım’ olarak tanımladığımız bu organizasyonun ortasında. Sosyal çalışmacı olarak başladığım bu serüvende, savaştan etkilenmiş insanların temel hak ve hizmetlere erişebilmeleri, sosyal refah ve sosyal işlevselliklerini kuvvetlendirebilmeleri için çalışmaya başladım. Bunu yaparken onlarda hâlihazırda var olan bilgi, beceri ve deneyimlerinden besleniyorum. Ve bir yandan da kişinin içinde barındırdığı gücün açığa, ortaya çıkarılması için çalışıyorum  Şanlıurfa insani yardım sahasının tüm zorluğuna rağmen insanların hayatlarında bir ışık yakmak, inşa ettikleri yeni düzenin temellerine dokunmak, bu işe ve insani yardım çalışmalarına bağlılığımı her geçen gün arttırıyor. Dayanışma ve örgütlenme ruhumuzun önem kazandığı insani yardım çalışmalarında yoksulluk, işsizlik ve ayrımcılığa inat, sosyal adaletin var olduğu bir düzende buluşmak dileğiyle…

 


 

‘Danışmanlık verdiğim kişilerde gördüğüm hayata tutunma gücü bende hayranlık uyandırıyor.’

Sinem Şahin Yalabık
İstanbul / Psikolog

İnsani yardım çalışanı olmak benim için, aslında gönüllü olmak için can attığın bir alanda çalışıp, geçimini bu şekilde sağlayabilmek demek. Yaptığım işten keyif alıyorum ve sahada gösterdiğim çabaların bir karşılık bulduğunu görme şansı elde ediyorum. Hizmet verdiğim kişilerin hayatları ile temas ediyorum, onlar da benim hayatımla… Birlikte değişip dönüşme ve yeşerme fırsatı buluyoruz. Psikolog olarak çalıştığım bu alanda danışmanlık verdiğim kişilerde gördüğüm hayata tutunma gücü bende hayranlık uyandırıyor. Onlara yolculuklarında eşlik edip, değişimlerine tanıklık edebilme fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Bence insani yardım çalışanı olmak bir yandan da esneklik gerektiriyor ve bu esneklik hizmet verdiğin kişiye ve onun koşullarına ayak uydurabilmek, onun ihtiyaçlarına yönelik hareket etmek anlamına geliyor. Bunun için de ön koşul, değişime açık olabilmek. Yani bir yandan yararlanıcının hayatına temas ederken, onun da senin sürecine temas edebilmesine izin vermek. Başka bir deyişle, bu alanda çalışırken kabuğun çok sert ise kırılabilirsin; daha esnek ve geçirgen ama yine de belli noktalarda istikrarlı olmaya ihtiyaç var. İnsani yardım çalışanı olmak zor olsa da birçok anlamda güçlendiğini hissettiğin bir alan.

 


 

‘Bugün durmak, bakmak ve duymak için güzel bir gün...’

Jasmin Amal Charif
Hatay / Saha Çalışanı  

İnsani yardım yolunda saha çalışanı olarak yürüyorum. İnsanları görüyor, duyuyor; onların da beni duymaları için çabalıyorum. Çocuklara ve kadınlara haklarını anlatıyor, haklarına sahip çıkmaları ve elde etmeleri için onları güçlendirmeye, yol göstermeye çalışıyorum. Bir de onların anlatmadıkları ama benim onların gözlerinde gördüklerim var. Bunlar da benim belleğimde bir arşiv oluşturuyor. Bu arşiv, benim tutumumu, düşüncemi ve hayattan beklentilerimi şekillendiriyor.

19 Ağustos Dünya İnsani Yardım günü bir kutlama günü değil bence, durmak, bakmak ve duymak için güzel bir gün. Bugünü anmak, içinde bulunduğumuz riskli durumları düşünmek, tüm risklere rağmen var olmak, bu durumlardan zarar gören, hatta hayatını kaybedenleri anmak ve biz insani yardım çalışanlarını görünür kılmak demek.

 


 

‘Hayata Destek’in dayanışma çemberinde yer almak önemli...’

Ebru Demir
Diyarbakır / Sosyal Çalışmacı

Birlikte yaşamı inşa etme azmi, insani yardım alanında çalışma konusunda motive etti beni.

2018 yılında yolum Hayata Destek’le kesişti. Belki de ilk defa profesyonel olarak bir mülteci grubuyla çalıştım. Bu alanda çalışmak, bir hak savunucusu olarak bütün canlılar adına toplumsal yaşamda ne yaptığımı sorgulamama neden oldu. Nefret söylemi, ayrımcılık, türcülük, hak ihlalleri karşısında neler yaptığım konusunda bir yüzleşmeye girdim bu süreçte. Çünkü bence insan ancak bu sorgulamaları yaparsa başkasını anlayabilir.

Benim için başkasını anlamak, Diyarbakır’da toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılmış yerli bir kadınla birlikte mülteci bir kadınının hayat dirayetinde saklı. Herhangi bir sebeple hikayesini dinlediğim bütün kadınlar sonuca değil, sürece, yani hayatı inşa etmeye odaklanan kişilerdi. Kadınlar, gerçekten yaşadıkları travmalar sonrasında hem kendi yaşamlarını hem de toplumsal yaşamı yeniden inşa edecek güce sahipler. Hayata Destek’in dayanışma çemberinde olmak sanırım bu yüzden önemli.

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left