BM İnsan Hakları Komitesi tarihî bir karar verdi: Büyük Okyanus'ta bir ada ülkesi olan Kiribati’li Ioane Teitiota’nın, iklim değişikliği ve buna bağlı deniz seviyesindeki yükselme sebebiyle sert toprak ihtilaflarını, tarımcılığı zora sokan koşulları ve su ihtiyacındaki hızlı artışı gerekçe gösterdiği Yeni Zelanda’ya bireysel sığınma talebini, Kiribati’nin kötü duruma rağmen ‘yaşanabilir’ olduğunu belirterek reddetti. Fakat karar, iklim değişikliğinin hem ani hem uzun vadeli zararlarla bireyi sığınma arayışına itebileceğini kabul ederek, uluslararası toplumun iklim değişikliğinden etkilenen ülkeleri desteklemede oynadığı rolün altını çizdi ve böylelikle iklim mülteciliği taleplerinin yolunu açmış oldu. Hayata Destek Hukuk Sektör Yöneticimiz Avukat Mahmut İsal, konuyu derledi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi, iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle sığınma arayan bir kişi hakkında verdiği ilk kararda, ülkelerin iklim değişikliği kaynaklı sebeplerle yaşam hakkı tehlikede olan kişileri sınır dışı edemeyeceğine hükmetti.

2015 yılında Ioane Teitiota’nın sığınma başvurusu Yeni Zelanda hükümetince reddedilmiş ve Teitiota eşi ve çocuğuyla birlikte menşe ülkesi olan Kiribati’ye (Karayiplerde bulunan bir ada ülkesi) sınır dışı edilmişti. Teitiota daha sonra konuyu bireysel başvuru yoluyla Komite’nin önüne taşımış ve kendisi ve ailesinin yaşam hakkının Yeni Zelanda tarafından bu sınır dışı işlemiyle ihlal edildiğini öne sürmüştü.

Teitiota sığınma başvurusunda, deniz seviyesinde yaşanan yükselme neticesinde Kiribati’nin tüm vatandaşları için yaşanmaz hâle geldiğini bundan dolayı sert toprak ihtilaflarının yaşandığını ve bu iklim değişikliğinin tarımcılığı zorlaştırdığını ve su kaynaklarına tuzlu su bulaştığını ifade etmişti. Dünya Sağlık Örgütü de 2017’de Kiribati’ye dair hazırladığı Sağlık Profili’ nde ülkenin iklim değişikliğinden etkilendiğinin altını çizmişti.

Komite, Teitiota’nın başvurusunu reddederken, Yeni Zelanda’nın yaşam hakkını ihlal etmediğini zira Kiribati’de yaşanan kötü duruma rağmen yeterli koruma önlemlerinin yerinde olduğunu belirtti. Bununla birlikte Komite Uzmanı Yuval Shany, “Bu karar ileride iklim değişikliği kaynaklı sığınma taleplerini başarılı kılacak yeni standartlar belirlemektedir,” dedi.

Karar metni ile sığınma talebinde bulunan bireylerin menşe ülkelerine dönmeleri hâlinde yakın bir zararla karşı karşıya kalacaklarını kanıtlamak zorunda olmadıklarını belirten Komite, iklim değişikliği kaynaklı zararların ani ya da uzun vadede ortaya çıkabileceğini kabul ederek bireyleri sığınma arayışına itebileceğini ortaya koydu.

Komite ayrıca uluslararası toplumun iklim değişikliğinden etkilenen ülkeleri desteklemede oynadığı rolün altını çizdi. Güçlü bir çaba sarf edilmezse başvurulan ülkelerin geri göndermeme (non-refoulement) ilkesinin devreye gireceğini “Zira bütün bir ülkenin sular altında kalma riskinin çok büyük bir risk olduğunu ve bu durumda olan bir ülkenin onurlu bir yaşam sürme hakkını korumasının zor olabileceğini,” ifade etti. Karar, bir Birleşmiş Milletler insan hakları organı tarafından iklim değişikliğine dayalı olarak verilmiş ilk karar olarak tarihe geçti.

 


 

'Mültecilik Hakkı' neye dayanabilir?

1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Tarihli Ek Protokol uyarınca:

ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen kişi” mültecidir. Burada sayılı beş sebep dışında bir sebeple kişiler menşe ülkelerinden başka bir ülkeye gidip orada sığınma talebinde bulunamamaktadır. Günümüzde ise insanların ülkelerinden zorunlu olarak ayrılma sebepleri Sözleşme’de belirtilen şartların üzerine çıkmaktadır. İklim değişikliği bunların başında gelebilecektir.

 


 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi nasıl çalışır?

Komite, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne (MSHS) taraf 172 ülkenin düzenli incelemelerini yapmaktadır. Komite her biri alanında uzman bağımsız 18 üyeden oluşmaktadır. Bu üyeler ülkelerinin temsilcisi değil bağımsızlardır.

MSHS İhtiyari Protokolü’nün 116 tarafı bulunmaktadır. Bu protokol Komite’ye bireysel başvuru yolunu açmaktadır. Türkiye hem MSHS hem de Protokol’ün tarafıdır ve her iki metin de çekince konmak suretiyle imzalanmıştır.

 


 

Geri Göndermeme İlkesi nedir?

“Hiçbir taraf devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade etmeyecektir.” 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme, Madde 33

 


 

YAZI: Hayata Destek Hukuk Sektör Yöneticisi Av. Mahmut İsal

GÖRSEL: Matthew Laznicka

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left