‘Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi’ Atölyelerinden Notlar

Hayata Destek ve UN Women’ın ortaklaşa yürüttüğü ‘Kadınların Adalete (Hak ve Hizmetlere) Erişiminin Güçlenmesi‘ projesi kapsamında, Hayata Destek ekipleri kırsal bölgelerde kadınlarla bir araya geliyor, bilgi ve deneyim paylaşımında bulunuyor. Derneğin Urfa sahasından erişim sorumlusu Hülya İnan, Viranşehir’in bir köyündeki atölyeden notlarını aktarırken kendi hikâyesini paylaşmanın gücünü hatırlatıyor.

Ben Hülya İnan, Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde doğup büyüdüm. Öğretmenim. 2016 yılında Hayata Destek’le yollarımız kesişti. Derneğin Adana ve Zonguldak’taki geçici mevsimlik tarım sahalarında, yanı sıra Viranşehir Hayata Destek Evi’nde çalışmalar yürüttüm. 3 yıl PSS (psikososyal destek) saha çalışanı olarak görev aldım, 2 yıldır da erişim sorumlusu olarak çalışıyorum. Sizlerle bu yazıda, son üstlendiğim sorumluluk kapsamında edindiğim deneyimleri paylaşmak istiyorum.

Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi UN Women desteğiyle Hayata Destek’in yürüttüğü ‘Kadınların Adalete (Hak ve Hizmetlere) Erişiminin Güçlenmesi’ projesi kapsamında Urfa-Viranşehir proje süpervizörü olarak hem eğitici eğitimi aldım hem de Hayata Destek’in gönüllüleriyle yakın iş birliği içinde çalıştım. Şu an Viranşehir’de gönüllülerle birlikte kadınların hak ve hizmetlere erişimi için atölyeler düzenlemeye devam ediyoruz. Kolaylaştırıcı rolüyle kadınlarla bir araya geldiğimiz atölyeleri Viranşehir’in kırsal mahallelerinde açık alanda ve yüz yüze yapma fırsatı bulduk. Bu eğitimleri özellikle kırsal mahallelerde yaygınlaştırmak istedik, çünkü sahadaki çalışmalarımız oradaki kadınların bu eğitimlere acil ihtiyaç duyduğunu gösteriyordu.

Ataerkil ve feodal sistemin, aşiret baskısının yaygın olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. “Kadınım Haklarım Var” üst başlığıyla hazırladığımız bu eğitimleri yaygınlaştırmaya çalışırken kadınların bu gerçekliğin altında ne kadar ezildiğine; temel haklarını bilmediklerine, bilseler bile bu haklara erişemediklerine şahitlik ettik. Çalışmalarımızın, kadının insan haklarını yaygınlaştırmada ve ete kemiğe büründürmede büyük rol oynadığını düşünüyorum.

“Susturulmak da Şiddet Midir?”

‘Şiddetten Korunmada Haklarımız’ atölyesini uygulamak için gittiğimiz bir köyde, katılımcılara “Kadına yönelik şiddet sizce nedir?” diye sorduk. “Şiddet sadece dayak yemek midir, susturulmak da şiddet midir?” diye soran 37 yaşındaki Ayşe, gruptaki diğer kadınlardan gelen “yoksa kocanı mı şikâyet ediyorsun?” sorusu ile susturuldu. Çünkü kadınlar yaşadıkları evde bir şekilde şiddet görmüşlerdi veya görüyorlardı; bununla yüzleşmekten kaçınıyorlardı. Öyle ki şiddeti sıradanlaştırıp normal bir durum olduğunu anlatmaya çalışıyor, “bu da hayatın bir parçası, olabiliyor bazen öyle şeyler” cevabını veriyorlardı. Bütün kadınların ağzından benzer cümleleri duyuyorduk: “Kocalarımız bazen bizi dövebiliyor. Yoruluyorlar, sinirleniyorlar; bazen biz de hak ediyoruz. Bizi her dövdüklerinde bunu başkalarına anlatacak olsak rezil oluruz, köylünün diline düşeriz. Erkekler bir şey istediklerinde zamanında yaparsak ve onların istediği şekilde hareket edersek neden bizi dövsünler ki?” Bu cümleler oldukça sarsıcıydı. Oradaki kadınların hepsi yaşadıkları şeyin farkında olsalar da, bunun ismini koymaya çekiniyorlardı.

İlham Veren Tek Bir Örnek

Aynı köyde bir de eğitim hakkı engellenen kız çocukları vardı. Köyde ilköğretim düzeyinde eğitim almak mümkündü. Aileler şehir merkezindeki liseye sadece erkek çocuklarını gönderiyor; kız çocuklarının lise okumak için şehre gönderilmesi ise ayıplanıyor, doğru karşılanmıyordu. Bir noktada, atölyeler sırasında kendi deneyimimi paylaşmanın önemli olacağını hissettim. Eğitici eğitiminde de sık sık konuştuğumuz üzere, cinsiyet eşitliğine dair toplumsal kalıp yargıları kıracak tek bir örnek bile azımsanamayacak önemdeydi; ilham verebilir, böylece çoğaltılabilirdi bu örnekler. Ve hikâyemi anlatmaya başladım:

“Ben de Viranşehir’de doğdum, burada büyüdüm. Liseye gitmek istediğim zaman bütün akrabalarımız ebeveynlerimi bu karardan vazgeçirmeye çalıştı. Oysa okul okumak benim için her şeydi. Benim yoğun isteğimi ve okuldaki başarımı gören annem ve babam, tüm söylenenlere kulak tıkayarak beni önce liseye, ardından da üniversiteye gönderdi. Öğretmen oldum ve şu an insani yardım alanında çalışıyorum. Bakın, buradayım. Ayaklarım üzerinde duruyor, hayatımı kazanıyorum, kendime yetiyorum. O gün babam beni okuttuğu için kötü sözler söyleyenler şu an beni, kız kardeşlerimi görüp kendi kız çocuklarını okula gönderiyor.”

Anlattığım örnek kadınları oldukça etkilemişti. Çünkü deneyimim onlara yabancı gelmiyordu; ben de onların deneyimlerine yabancı değildim. Bu coğrafyada kız çocuğu ve kadın olmanın ne anlama geldiğini hepimiz biliyorduk. Atölyenin devamında kadınlardan şöyle yorumlar almaya başladım: “İyi ki vazgeçmemişsin”, “Ben de kızımın okumasını istiyorum”, “Söylediklerini gerçekten düşüneceğim”…

Dayanışma Ruhu

Eğitim atölyeleri aracılığıyla kadınların birbirlerini duyabilecekleri ve konuşabilecekleri bir ortam yaratmak yalnız olmadıklarını fark etmelerini sağlıyor; henüz atölye başlarken kadınlar arasında bir dayanışma duygusu yeşeriyor. Grup çalışmaları aracılığıyla destek mekanizmalarını öğrenmeleri ve bu öğrendiklerini çevrelerindeki başka kadınlara da aktarmaları oldukça etkili bir dayanışma aracı oluyor. Benim hikâyem gibi iyi örneklerin, rol modellerin yaygınlaştırılması bir yandan kadınlara yol gösterir, onları cesaretlendirirken bir yandan da bu dayanışma ruhunu besliyor.

Toplumsal cinsiyete dair meseleleri masaya yatırdığımız bu tür çalışmalar, geçim kaynaklarına erişimin kadınlar için ne kadar önemli olduğunu da bize her defasında gösteriyor. Çünkü oturumlarımızda hemen hemen her kadından duyduğumuz, kadınların her türlü şiddete göz yummak zorunda kalmalarının arkasında yoksulluk ve maddi imkânsızlıkların yattığı. Düzenli bir geçim kaynağına sahip olmaları halinde, kendilerine olan güvenlerinin artacağına, maruz bırakıldıkları şiddet ve haksızlık karşısında susmayacaklarına ve kadın dayanışmasına daha fazla katkıda bulunabileceklerine inanıyorum. Bu projede yapmaya çalıştığımız gibi kadınlar arasında gerekli farkındalık sağlandıktan sonra, bir de kadınların geçim kaynaklarına erişimine destek olabilmek çabamızı çok daha anlamlı bir yere taşıyacaktır. Çünkü biliyoruz ki kadınlar güçlenirse, toplum da güçlenir.

Hülya İnan
Hayata Destek Erişim Sorumlusu / Şanlıurfa

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left