Objektife bakabilme cesaretini gösterenlere selamlarımla...
Sevgili Hayata Destek insanları;

Bir fotoğraf makinası kadar rahatsız edici ne olabilir ki sizlerin çalıştığı alanda? Siz bin bir güçlükle kazanılmış güven ve hassas dengeler üzerinde dans ederken burnunu en mahrem anlara sokmaya çalışan bir fotoğrafçı hayal edin. İşte o benim. Sizin yerinizde olsam ben bu adama dış kapının mandalı derdim. Emin olun ben kendimi böyle görüyorum. Dış kapının mandalı olarak…

Sizlerin sahada yarattığı güven duygusu üzerinden "sessizce" ilerlemeye gayret gösteriyorum. Tamam kabul ediyorum, sessiz olamadığım zamanlar da oluyor.

Öyle ya da böyle bu yürüyüş neredeyse 10 yılı aşkın süredir devam ediyor. Kapıdan kovulmadım ama çok kapı yüzüme kapandı. Sizlerin desteğiyle başka bir kapıdan hatta pencereden içeri girdim. Bir kare daha fazla çekmekten ziyade biraz daha zaman geçirip en iyi kareyi çekebilmek için.

Belki de inandığım tek şey, fotoğrafın değiştirebilme gücüydü. Oysaki fotoğraf tek başına bir şeyi değiştiremez ve tek başına var olamazdı.

Ben her gün çektiğim onlarca fotoğrafa yeniden bakarken bir yolculuğu, bir serüveni görüyorum fotoğraf karesinden bana bakan gözlerde.

Suriye krizinin başından bu yana sınır boyunca bata çıka sizlerle yol aldım. Bugün geriye dönüp baktığımda aslında yol alan ben değil, "objektif karşısına geçme cesareti gösteren" mültecilerin kendisi. Çamurun içinde yardım kolisini evine, çadırına, konteynere taşıyanlar ya da günlerce yağmurun altında barınacak bir yer arayışıyla dolananlar artık başka bir yaşamın paydaşı oldu. Bense sadece bu değişimi fotoğraflayanım.

Hatay'da çektiğim bu son fotoğrafa baktığımda nereden nereye gelindiğini çok iyi görüyorum.
Gülen yüzler… Acı ve umut ile umutsuzluğu harmanlayıp yeniden gülebilen yüzler… Sıcak bir sobanın yanında satın aldıkları kıyafetleri denemeye çalışanların yüzleri... Anneler ve çocuklar… Evet, biliyorum o kapı açıldığında dışarıdan soğuk hava girecek ve bu evin sadece tek bir odası ısınıyor. Yine biliyorum, üstelik bu alışverişin devamının olup olmayacağı büyük bir soru işareti. Ama ne fark eder ki? Yeniden, yarın bayrammış gibi kendi seçtikleri kıyafetleri alabilen mülteciler ve ısınabildikleri bir ev gülümseyebilmek için yeter.

Kerem Yücel

kerem-profil

Arşiv

Bültenimize Üye Olun

    crossmenuchevron-downarrow-left