Bugün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bu bayram, her yıl coşkuyla kutlanıyor. Ancak bu bayram günü, her çocuğun bu coşkuyu yaşadığını söylemek hayli zor. Bu güzel bahar sabahı, evlerinde hazırlanıp yola çıkan çocukların bir kısmı için pek de kutlamaya değer değil. Çünkü onlar güne bayramı kutlamak için değil, çalışmak için başlıyor.
Güncel verilere göre 2023 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 160 milyon çocuk çalıştırılıyor. Bu çocukların yaklaşık yarısı, sağlıklarını ve gelişimlerini tehlikeye atan işlerde çalışıyor. Türkiye’de ise resmi verilere göre bu sayı 720 bin civarında; bazı araştırmalar, göçmen çocukların, mevsimlik tarım alanlarında dönemsel çalıştırılan çocukların eklenmesiyle bu sayının 2 milyon civarına eriştiğine işaret ediyor. Çocuklar çalıştırılırken, ‘yaşam hakkı’ dâhil, en temel haklarından mahrum kalıyor, biz yetişkinlerinse onların seslerine kulak verme yükümlülüğümüz sürüyor.
23 Nisan'ın İlk Çocuk Kurultayı: 1929'dan Bir Ses
1929 yılında, 23 Nisan kutlamaları kapsamında, 4000 çocukla toplanan ilk çocuk kurultayında çocuklar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne talepleriyle seslenmişti:
- Her çocuğa eşit gıda, sağlık ve hayat hakkı
- Çocukların dilendirilmesinin yasaklanması
- Küçük çocukların ağır işlerde çalıştırılmaması
- Her çocuğa okul ve sokakta kalan çocuklara bir çatı sağlanması
Burhanettin ve Sevim adındaki iki çocuk, bu talepleri kurultay adına imzalamıştı. Bu seslenişin üzerinden neredeyse bir asır geçti. Ancak, bu temel hak talepleri hâlâ karşılanmayı bekliyor. 23 Nisan’a denk gelen bu günlerde on binlerce çocuk evlerinden, okullarından uzaklaşıp, yola çıkıyorlar. Yola da diyebiliriz, yoksulluğa, sefalete de… Tarım alanlarında çalıştırılan, varlıkları ‘görmezden gelinen’ çocuklardan bahsediyorum.
Mevsimlik Tarım İşçiliği: Çocukların Görünmeyen Yüzü
Her yıl, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden on binlerce çocuk, aileleriyle birlikte mevsimlik tarım işçiliği için yollara düşüyor; Ege, Akdeniz ve Karadeniz’deki tarım alanlarına göç ediyor. Yolculukları bazen 3 ay, bazen 8 ay sürüyor.
Bu çocukların karşılaştığı riskler ise endişe verici:
- Eğitim hakları ellerinden alınıyor. Bazıları eğitimden tamamen kopuyor, bazıları ise sadece "kayıtlı" kalıyor.
- Çalışma koşulları ağır. Tarım makineleri kazaları, tarım ilaçlarına maruz kalma, sıcak çarpması, yılan ve böcek sokmaları sık karşılaşılan riskler.
- Sağlık koşulları yetersiz. Tarım alanlarında yaşayan çocukların %85’i ishal, %54’ü bağırsak parazitleri gibi sağlık sorunları yaşıyor.
- Temel hakları ihlal ediliyor. Oyun, dinlenme, gelişim gibi haklardan mahrumlar.
Tarım sektöründe çalıştırılan ya da çalıştırılma riski altında olan çocuklara yönelik faaliyet yürüten pek çok sivil toplum kuruluşu var. Ayrıca bu çocukları odağına alan politikalar özellikle son yıllarda kamu kurumları ve yerel yönetimlerin de gündeminde. Ancak sorun, büyük ölçüde devam ediyor.
Peki, Ne Yapılabilir?

Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf bir ülke. Bu sözleşme gereği, her çocuğun eğitim, sağlık, oyun ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı var. Ancak çalıştırılan ya da çalıştırılma riski altındaki çocuklar, yalnızca bir çalışma sorununun değil; yoksulluk, eğitimde fırsat eşitsizliği, sosyal koruma eksiklikleri ve göç gibi daha derin yapısal sorunların bir sonucu. Bu nedenle, çözüm de çok boyutlu olmalı.
Bu çocuklar için atılabilecek adımlar:
- Mevsimlik tarım alanlarında çocuk emeğini önleyici ulusal eylem planları güçlendirilmeli ve sahada etkin bir şekilde uygulanmalı. Bu planlar, yalnızca çocukları değil, ailelerini de destekleyerek göç döngüsünü kırmaya yönelik tasarlanmalı.
- Mobil sağlık ve eğitim hizmetleri yaygınlaştırılarak, tarım alanlarına göç eden çocukların eğitim, sağlık ve gelişim haklarına erişimi sağlanmalı. Bu hizmetler, çocukların eğitimden kopmaması ve sağlık risklerinin azaltılması için hayati önem taşıyor.
- Yerel yönetimler, göç alan bölgelerde çocuk dostu, güvenli yaşam alanları kurmalı. Bu alanlarda temel hizmetlere erişim sağlanarak, çocukların hem fiziksel hem duygusal güvenliği güvence altına alınmalı.
- Sosyal koruma programları güçlendirilerek, ailelere yönelik gelir destekleri, sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler artırılmalı. Böylece çocukların çalışmak zorunda kalmadan temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir zemin oluşturulmalı.
- Sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve özel sektör, birlikte çalışarak çocukların çalıştırılmasına yol açan nedenlere yönelik uzun vadeli stratejiler geliştirmeli. Bu stratejiler, yoksullukla mücadele, kaliteli ve kapsayıcı eğitim olanakları sağlama, sosyal hizmetlerin yaygınlaştırılması gibi temel alanlara odaklanmalı.
- Toplumsal farkındalık artırılmalı. Çocukların çalıştırılmasının yalnızca bir "aile meselesi" değil, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğu olduğu bilinci güçlendirilmeli. Çocuk haklarının korunması, ortak bir toplumsal değer olarak sahiplenilmeli.
Çocukların çalıştırılmasının ardında ekonomik eşitsizlikler, sosyal adaletsizlikler ve fırsat eşitsizlikleri yatıyor. Bu nedenle, çözüm yalnızca tarlalarda ya da iş sahalarında değil; okullarda, belediyelerde, bakanlıklarda ve toplumun her alanında yürütülmeli.
Bayram Hepimizin, Çocukların Bayramı Olsun
23 Nisan, yalnızca kutlamaların değil, çocukların haklarının konuşulduğu bir gün olmalı. Bu bayram, her çocuğun güvenli, sağlıklı, eğitimli ve mutlu bir yaşam sürebildiği bir Türkiye’ye adım atmak için bir vesile olsun.
Gelin, bu bayramda görmezden gelinenleri görelim.
Tüm çocuklar için adil bir geleceği birlikte kurmak için adım atalım.
Çocukların hayatına destek olalım.
Bülent İlik
Hayata Destek Derneği Danışmanı
Editör:
Çiğdem Güner
İletişim Yöneticisi
Yazıyı okuduğunuz ve buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler. Şimdi hazır buradayken hayata destek olabilirsiniz.